Mübarek Ramazan ayinin gölgesi üzerimize düstü. Çok sükür yeniden ulasiyoruz bir kutlu zaman dilimine. Allah’in rahmetinin daha çok ve daha açik tecelli ettigi, bereketin saganak saganak varlik alemine yagdigi müstesna zamanlara yeniden eriyoruz. Bizi ulastirana hamdu senalar olsun, sükürler olsun.
Süphesiz ki insan yasadikça imtihan devam edecek. Devamli sinaniyoruz, sürekli gözetim ve denetim altindayiz. Yaptiklarimiz ve yapmadiklarimiz defterimize kaydediliyor mütemadiyen. Son nefesimizi verene kadar da bu devem edecek. Ibadet hayatimiz da bu açidan imtihan alanlarimizdan birisidir. Hatta en önemlisidir. Baska birçok vesile ile sinandigimiz gibi ibadetler üzerinden de yeniden mesuliyetlerimiz bize hatirlatiliyor. Her ibadet yeni sinanmalari ve mesuliyetleri de beraberinde getiriyor.
Ibadetler Allah Teâlâ içindir ve sadece O’na yapilir. Fakat ibadetlerin bu dünyaya da degen taraflari vardir. Bu sebeple her ibadetin tabir caizse bir çiktisi, görünür bir sonucu vardir demek mümkün. Yani ibadetler Allah için yapilir ama sonuçlari ve çiktilari insanlara ve âleme dokunur. Dolayisiyla her ibadeti, bir tarafiyla hayatimizda da izi ve sonucu olan eylemler olarak görmek gerekir. Evet, ibadetleri sirf o sonuçlar ve çiktilar üzerinden degerlendirmek eksik olur. Hiçbir ibadet getirileri ve kazançlari için ifa edilmez. Yani namazi fahsa ve münkerden uzak durmak için kilmayiz, Allah için ve o emrettigi için kilariz. Orucu, bir takim sosyal faydalari oldugu için tutmayiz, Allah, “oruç tutun” dedigi oruç tutariz. Diger bütün ibadetler için de bu böyledir. Sonuçlari ve getirileri için ve bu sebeple ibadet etmek bir eksikliktir. Allah, âlemlerin rabbi, yaraticimiz bize emrettigi için O’na uyar, itaat ederiz. Sözgelimi hiçbir faydasini görmesek, bir tek hikmetine vakif olamasak bile kulluktan geri durmayiz, duramayiz. Iman ve teslimiyet bunu gerektirir çünkü. Durum bu olmakla birlikte ibadetlerin bu dünyaya taalluk eden taraflari oldugunu da bilir ve görürüz. Kur’an ve sünnet bize ibadetlerin dünya hayatimiza katkilarini ve insan iliskilerimize etkilerini defaatle hatirlatir. Kullugumuzun yüksek ahlak olarak, merhamet ve emniyet olarak, sadakat ve adalet olarak hayatimiza yansimalari olacagini ifade eder. Bu sebeple, iman edip teslim olmus bir kul Allah’in emirlerini yerine getirirken, aslinda insanla ve tüm varlikla da hukukunu bir çerçeveye almis olur. Dolayisiyla hayatimiza, insanlarla münasebetlerimize katkisi ve etkisi olmayan bir ibadetin kemalinden söz edebilmek mümkün degildir.
Orucun merkezinde yer aldigi Ramazan ayi bu açidan üzerinde düsünmemiz gereken önemli bir mevsim. Bu ayin en belirgin ibadeti oruçtur ama diger bütün ibadetlere de yataklik eden, onlari içinde cemeden, onlari bünyesinde toplayan bir ay. Yani adeta birçok ibadetin iç içe geçtigi bir zaman dilimi. Dolayisiyla mükafati da çok büyük, insan ve toplum hayatina yansimasi itibariyla da çok müstesna bir ibadet. Öte yandan zor zamanlardan geçiyoruz. Cografyamizda çok büyük acilar yasaniyor. Islam dünyasinin kalbinde binbir türlü aci hadise cereyan ediyor. Özellikle dinmeyen yaramiz Filistin’de büyük bir katliam var. Gazze’de aylardir devam eden soykirim bizi insanligimizdan utandiracak boyutlara ulasti. Bir terör sebekesi olan Israil’in alçakça eylemlerinde on binlerce kardesimiz sehit oldu. Bunlarin yarisina yakini da maalesef çocuklar ve bebekler. Hiçbir sey yapamamanin utanciyla olan biteni seyrediyoruz. Aciziz ve mahcubuz. Çaresiziz. Maalesef gittikçe bu duruma alisiyoruz. Bu korkunç katliam karsisinda adeta sok olmus vaziyetteyiz. Ne yapacagimizi bilemiyoruz. Allah’tan baska siginagimiz ve dayanagimiz kalmamistir. Iste bu buruk duygularla Ramazan ayini karsiliyoruz. Rabbimizden kardeslerimize yardim etmesini, düsmanlarimizi kahru perisan eylemesini diliyoruz. Bu mübarek zamanlar hürmetine, Resul-i Zisan hürmetine kardeslerimizi muzaffer eylemesini niyaz ediyoruz. O sahibimizdir, mazlumlarin sesini duyan O’dur. O’na yakariyoruz.