Acizane ben babam Seyh Hazretlerinden
sunlari duydum,
buyurdular ki: “Allah yolunda
çok çaba sarf etmek ve çalismak
gerekir. Ancak bundan da
önce güzel bir niyete sahip olma
zorunlulugu vardir. Zira insan
ne kadar çok salih amel islese
islesin ne kadar tasaddukta bulunursa
bulunsun ne kadar hayir ve
hasenat yaparsa yapsin ne kadar
vird ve zikir çekerse çeksin eger
tüm bunlarin basinda ihlas ve
samimiyet yoksa hepsi bostur ve
hiçbir faydasi yoktur.” Bu yüzden
aziz kardeslerim, mutlaka bütün
amellerimiz noktasinda güzel
bir niyet ve ihlas sahibi olmamiz
gerekir. Nitekim Allah Resulü
bizlere -kabul ya da ret baglaminda-
her is ve ameldeki biricik
ölçünün sadece Allah rizasi oldugunu beyan buyurmustur.
Nitekim O (sas) söyle buyurmaktadir:
“Ameller niyetlere göredir.
Herkes sadece niyetinin karsiligini
alir.” (Müslim, Imare, 155)
Buna göre ancak niyetleri düzelttikten
sonra amellerdeki çaba ve
gayrete önem vermek gerekir.
Zira insanoglu bütün islerini
sadece ve sadece Allah rizasi
için yapmadigi sürece amacina
ulasamaz. Nitekim iradeleri
zayif ve anlayislari kit olan bazi
insanlar, kendilerince yapmis
olduklari birtakim iyi amellere
güvenip Allah katinda çok yüce
bir mertebeye ulastiklarini ve
yüksek bir makam elde ettiklerini
düsünmektedirler. Oysa
onlar gerçekten sadece ve sadece
kendilerini kandirmaktadirlar.
Maalesef birtakim amelleri yapan
insan gaflet içerisinde olabilmektedir.
Zira yaptigi amelin Allah
nezdinde kabul görüp görmedigini
makbul olup olmadigini hiç
hesaba katmamaktadir. Niyetinin
halis olup olmadigina yaptigi
islerin riyadan gösteristen uzak
bulunup bulunmadigina hiç mi
hiç dikkat etmemektedir. Yaptigim
bütün amelleri yüce Allah
yakip yüzüme çarpmis olabilir,
ihtimalini düsünmemektedir.
Yazinin tamami derginin 2025 Agustos sayisinda.