ILIM VE IRFAN | Ağustos | 2025 | DIGER YAZILAR
FERASET
PROF. DR. KADIR ÖZKÖSE

Islam’i hakkiyla yasadigimizda görüs ufkumuzu artirmaya, içsel derinligimizi gerçeklestirmeye ve kendi gerçekligimizi idrak etmeye baslariz. Helal ve haram sinirlarina riayet ettigimizde Müslüman kimligi edinmeye, imanin kalitesine ermeye, safimizi belirlemeye ve güçlü kazanimlar edinmeye baslariz. Imanin künhüne erdigimiz ve Müslümanca yasamaya çalistigimizda bakis açilarimiz ve yaklasim tarzlarimizda kalite edinmeye baslariz. Bu gerçegi Peygamber Efendimiz hadis-i seriflerinde su sekilde dile getirmektedir: “Mü’minin ferasetinden çekinin, çünkü o Allah’in nuruyla bakar.” (Tirmizi, Tefsiru’l-Kur’an, 15 (No. 3127) Bu hadis-i serife göre Allah’in özel yardimina mazhar olan kisiler, tefekkürleri ve verdikleri hükümlerle farkli bir kavrayisa sahip olmaktadir. Allah’a yakinlik kuran salihler, Allah’in inayetiyle hareket eder, Allah’in nuruyla bakar ve baskalarinin göremediklerine Hak nuruyla vakif olmaya çalisirlar. Feraset; baskalarinin görmedigi incelikleri görebilmek, kalp gözünü açik tutabilmek, derinlikli ve çok yönlü düsünebilmektir. Feraset ehli olabilmek için kazancimizi helal yoldan saglamak, Sünnet-i seniyyeye uygun düzenli bir yasam sürmek gerekmektedir.

BIR FIKIH MEZHEBINE BAGLI KALMAK
DOÇ. DR. MAHSUM ASLAN

Mezhepler, Asr-i saadetten uzakta yasayan ve özellikle bilgi karmasasinin yogun oldugu günümüz insanini, rafine edilmis dogru bilgiye ulastiran konforlu yollardir. Bir sehre giden birden fazla yol oldugunu düsünelim. Bunlardan bazilari asfaltlanmis, isaretlenmis, tehlikelerden arindirilmis, konforlu hale getirilmis ve binlerce kisi tarafindan güvenle kullanilmis yollardir. Diger yol ise daha önce denenmemis ve nereye çikacagi belli olmayan bir patika yoldur. Akilli bir yolcu, elbette daha önce denenmis, emniyetli yollari tercih eder. Çünkü bu yollar, tecrübeli kilavuzlar tarafindan hazirlanmis, tehlikeleri bertaraf edilmis, menzile en güvenli ve hizli bir sekilde ulastiran rotalardir. Simdi bir kisi kalkip da “Ben o yollari kullanmayacagim, kendi yolumu çizecegim.” derse, karsisina daha önce kimsenin yürümemis oldugu dar ve engebeli patikalar çikar. Böyle bir yolda uçurumlar, dikenler, batakliklar, türlü zorluklar olabilir. Nihayetinde menziline sag salim varamayabilir ya da yolunu kaybedebilir. Iste mezhepler de böyledir; onlar dogruya ulasmak isteyenler için asirlar öncesinden hazirlanmis, ilim ehli tarafindan isaretlenmis hazir hale getirilen “emniyetli ve konforlu yollardir.”

IBN KESIR HAZRETLERI
DR. MERVE SAGAN

Tam adi Ebü’l-Fida Imamüddin Ismail bin Sihabeddin Ömer bin Kesir bin Dav’ bin Kesir ed-Dimaski es-Safii’dir. Ibn Kesir, dünyaya geldigi Dimask yakinlarinda bulunan, Eski Sam olarak da bilinen tarihi sehir Busra’ya (Bozrah) nispetle el-Busravi nispesiyle taninmaktadir. Busra, Peygamber Efendimiz’in peygamber olmadan önce iki defa ziyaret ettigi bir sehirdir. Peygamber Efendimizin Busra’yi ziyaretlerinden ilkini, henüz dokuz yahut on yaslarindayken amcasi Ebu Talip ile gerçeklestirdigi bilinmektedir. Efendimiz bu ziyareti esnasinda rahip Bahira ile karsilasmis ve rahip tarafindan kendisine peygamber olacagi haber verilmistir. Ibn Kesir, Hicri 701, Miladi 1302 yilinda iste bu sehre bagli Müceydilülkarye köyünde dogmustur. Iki yahut üç yaslarinda hem bir alim hem de güçlü bir hatip olan babasi Ömer bin Kesir’i kaybeden Ibn Kesir, derin bir ilmi vukufiyete sahip olan büyük agabeyi Abdülvehhab’in himayesine girmistir. Babasinin vefatindan yaklasik üç sene sonra da abisiyle birlikte Dimask’a yerlesmistir. Bu dönemde Dimask, en önemli ilim merkezlerinden biriydi. Ibn Kesir’in yetistigi asir ise ilmi faaliyetler açisindan oldukça verimli bir döneme tekabül ediyordu.

EL-HAMID (cc)
AHMET EDIP BASARAN

Insan bilinmek ister. Bu bilinme isteginin köklerine indigimizde bir kabullenme ve övülme isteginin çeperlerinde dolastigimizi gözlemleriz. Övülmek, begenilmek, baska insanlardan takdir görmek ne yalan söyleyelim gururumuzu oksar, bizi hosnut eder. Insanin söz ve fiilleri araciligiyla kendini görünür ve bilinir kilma çabasi bu baglam içinde kabul edilebilir bir tavirdir. Bunda kötülenecek, yerilecek bir sey yoktur. Ölçüsünü ve sinirini bilmek sartiyla. Övgüde de yergide de bir ölçü tanzim edilmistir insan için. Ifrat ve tefrite düsmeden bu ölçüye uymak öncelikli vazifemizdir. Ölçüye uyulmadigi takdirde insan sahip oldugu bütün iyilik ve güzelliklerin kendisinden neset ettigine dair bir zehaba kapilir ve hakikat dairesinden hizla uzaklasir. Son tahlilde bütün övgüler ve senalar ve tazimler Cenab-i Hakk’indir.

MEYDAN KURULMADAN ÖNCE
SAID YAVUZ

Dünyanin günleri, yapip ettiklerinden sonra hiçbir sey olmamis gibi davranabilen toy kimselerle bunun karsisinda ne yapacagini bilemeyen saf kimseler arasinda akip gider. Ta ki o büyük meydan kurulup senlikli izlencelerin vuku bulacagi güne kadar, diyecegimi düsünüyordunuz ama ne yazik ki öyle degil. Aslinda evet o gün bu islerin neticelerini birlikte izleyecegiz. Ama; Allah bazi hak hukuk islerini evirip çevirir, öteye birakmadan; yapip ettigi zulüm ve haksizliklara ragmen hiçbir sey olmamis gibi davranabilme yetisi gösteren o toy kimseye aslinda “bir sey” oldugunu hissettirecek acili anlar; öteki isin içinden çikamayana da kendisine yapilanin aynisini yapanin basina sararak bu acili filmi izleme firsati yaratir. Ona, “Bak bu isin asli bu idi. Simdi isin içinden çikabilirsin.” denilir. Ise bakin ki keyifli olmasi gereken bu film o hayret adamina yine ayni hissi verir. Mutluluk degildir bu. Ne yapacagini bilememe davranisi tekrar eder. Yine ise bakalim ki hiçbir sey olmamis gibi davranip basina Allah’in çorap ördügü o kimseler yine ayni hareketi çekmek isterler. Görünürde yine sanki baslarina hiçbir sey gelmemis gibi yaparlar, hiçbir sey olmamis gibi yapma becerisini de basari ile sürdürürler. Ama sadece k alabaliklarda. Onu inatla açmadan. Onun baslarina bir ders olarak geldigi imasindan cehennemden kaçar gibi kaçarak. Ama inzivalarda bana bir sey oldu ve iste su nedenle oldu hissini içlerine çekmekten kurtulamazlar.

NEYI KAYBETTIGINI HATIRLA
DR. KÜBRA ZÜMRÜT ORHAN

Mevlana’nin Mesnevi’si varolusa dair derin hakikatlerin zaman zaman çok basit görünen semboller veya hikayeler yoluyla aktarildigi bir eser olmasi bakimindan tasav v uf tar i hinde müstesna bir yerdedir. Bu yazida ele alacagimiz hikaye de görünüste çok sade olmakla birlikte üzerine bir kitap yazilabilecek derinliktedir. Mesnevi’nin ikinci cildinde Mevlana, münafiklarin mescid-i dirar yapmalariyla ilgili bir hikaye anlatirken kaybettigi devesini arayan bir adamin hikayesine yer verir ve bu küçük hikayeyle bize büyük bir hakikati hatirlatmaya çalisir. Hikayeye; bir devesi olup da onu kaybeden kisinin, devesini buldugunda onu muhakkak taniyacaginin altini çizerek baslayan Mevlana söyle bir manzara resmeder: “Kervan yükü yüklemeye gelmis, seninse deven kaybolmus, ortada yok. Dudagin kupkuru. O yana bu yana kosup durmaktasin; kervan da uzaklasiyor, gece de yakin. Esyalarin ortalikta kalakalmis, sen de deve pesinde suraya buraya dönüp dolasiyorsun.”

Yazilarin tamami Ilim ve Irfan dergisinin 2025 Agustos sayisinda.

Acizane ben babam Seyh Hazretlerinden sunlari duydum, buyurdular ki:...

Bugün yerküreyi fesada ve uçurumlara sürükleyen Bati uygarligi veya teknolojik medeniyet...

Ilim ve Irfan dergisinin 2025 Agustos sayisi niyet ve amel dengesi dosyasiyla çikti....

IRFAN BASIM YAYIN DAGITIM SAN. VE TIC. LTD. STI.
Zafer Mahallesi Kurultay Sokak No:1/6 Yenibosna | Bahçelievler / Istanbul | Telefon: 0(212) 694 98 98
Copyright © 2012-2024