SAADETTIN ACAR | Ocak | 2024 | BASLARKEN
Tarihimizin en zorlu süreçlerinden birini yasiyoruz. Islam dünyasinin temel meselelerini ve Bati dünyasinin büyük bunalimini gün yüzüne çikaran büyük bir sorunlar yumagiyla bogusuyor, bir yol bulmaya çalisiyoruz. Bati kendi kendini inkar ediyor, Islam dünyasi bir varolus savasi veriyor. Filistin’de yasanan büyük katliam ve bunun karsisinda hiçbir sey yapamadan çaresizce olan biteni seyretmek vicdanimizi derinden yaraliyor. Bir muhasebe yapmali, meselelerimizi masaya yatirip üzerinde tefekkür etmeliyiz. Bize ne oldu, neden bu hale geldik, buradan nasil çikariz? Cevap bekleyen büyük sorunlar bunlar. Acizane kanaatime göre günümüzde Müslümanlarin en büyük sorunu “nasil”a, Batinin en büyük sorunu “niçin”e taalluk ediyor. “Nasil” sorusu temelde bir üslup ve metod sorununa, “niçin” sorusu ise son tahlilde çok daha hayati bir alana; bir anlam ve amaç sorununa isaret ediyor. Dolayisiyla birisinin sorunu usule ve yönteme, digerininki ise esasa dairdir. Bir baska ifadeyle söylersek; Müslümanlarin meselesi metodolojik, Batinin sorunu ise çok daha derindir; ontolojiktir. Müslümanlarin anlam ve gaye sorunu yoktur zira bu konuda ellerinde çok güçlü ve seksiz-süphesiz inandiklari kaynaklari vardir. Kur’an-i Kerim, Sünnet-i seniyye ve sahih gelenek sapasaglam ve capcanli bir sekilde orada duruyor. Tarihi birikim ve tecrübe de Müslümanlara çok ciddi bir avantaj ve kolaylik sagliyor. Kozmolojiden psikolojiye, felsefeden hukuka, kisacasi afaktan enfüse kadar; varlik, insan, ölüm, metafizik, ahiret … ile ilgili insanligin bütün kadim soru ve sorunlarina çok güçlü cevaplari var. Yalnizca degisen ve dönüsen dünyada bu kaynaklari nasil okuyacaklarina, modern dünyaya yeni bir dille bunlari nasil tercüme edeceklerine dair bir kafa karisikligi ve yöntem krizi yasiyorlar. Bu sebeple, Müslümanlarin üzerine kafa yormalari gereken temel mesele, yeniden kaynaklari tartismaya açmak veya yeni yeni kaynak arayislarina girmek degil, ellerindeki bu muazzam birikimi ve temel kaynaklari bugüne nasil tasiyacaklari noktasidir.
Bati ise kutsalini tükettiginden ciddi ve derin bir anlam ve gaye krizi yasiyor. Bütün mukaddesata savas ilan ettigi için, insana nihai bir amaç ve hedef sunamiyor. Tamamen akla dayandigi için onun ötesine dair bir açiklama yapamiyor. Varligin, insanin, ölümün nedeni ve niçini hakkinda bir cümle kuramiyor. Akli varsayimlar üzerinden bir takim önerilerde bulunuyor ama bunlar bir baska akil tarafindan kolaylikla bosa çikarilabiliyor. Bu anlamsizliktan dolayi da Bati, gelistirdigi bütün metodolojik illüzyonlara, muazzam teknik ve bilimine ragmen insanliga bir huzur ve gelecek teklifinde bulunamiyor. Manaya dair bir iddiasi olmadigi için –aslinda iddiasi var ama yetersizligini bildigi için- bütün gücünü maddeye teksif ediyor. Kendi disindaki tüm kültür ve medeniyetlerle maddi düzlemde bir hesaplasmaya girisiyor. Maddilestikçe de mana krizi derinlesiyor, büyüyor. Kendi itiraflarindan anlasilan odur ki; mutlak bir hiçlige dogru yuvarlanip gidiyor. Gitsin ama insanligi da beraberinde bu anlamsizlik girdabinin içine çekiyor. Kendi büyük günahina bütün insanlari ortak etmeye çabaliyor.
Bati kurnaz bir biçimde kendi kisisel krizini ortak bir krize dönüstürmeye, kendisinin malul oldugu bu anlam ve kutsallik krizini Müslümanlara da bulastirmaya ve transfer etmeye çalisiyor. Sadece Müslümanlara degil, kendi bunalimini metodolojik illüzyonlar, sanatsal imkanlar ve insani sarhos eden teknolojiler marifetiyle insanligin bütününe tesmil etmeye çalisiyor. Bu noktada basarili oldugunu da kabul etmek durumundayiz. Onlarin bu hastaligi bütün insanliga, bütün medeniyetlere bulasti. Kendi hastaligini insanligin ortak hastaligi olarak lanse ettigi için, kendi disindaki bütün kültürlere ve medeniyetlere de ayni hastaliga yakalandiklarini vehmettirdi. Sonra da kendi çözüm önerilerine onlari da mecbur ve mahkum etti.
Islam disindaki kültür ve medeniyetler Batinin bu saldirilarina karsi çok fazla direnemedi; neredeyse tamami zaman içinde dönüstü ve teslim oldu. Batinin bütün hastaliklarini tevarüs eden Bati disi medeniyetler ve inançlar, bir çikis yolu olarak Batinin reçetelerine basvurmak durumunda kaldi. Sadece Islam, görünürde varlik alanindan çekilmis olsa da, bu direncini derinden derine sürdürmeye devam ediyor.
Dolayisiyla Müslümanlar olarak bizlerin, öncelikli ve acil olarak bu cendereden çikmasi bir zorunluluk arz etmektedir. Bu dikotomiden kurtulmadikça ne sorunlarimizi teshis edebilir ne de kendimize gelebiliriz. Meselelerimizin çözümünün “niçin” sorusunda degil “nasil” sorusuna verecegimiz cevapta gizli oldugunu bilmemiz lazim. Bunun yaninda Batinin Islam ve Müslümanlarla derdini bu açiklamalar çerçevesinde ayrica okumak ve degerlendirmek bize yeni bir bakis açisi kazandirabilir.
Hülasa, Bati büyük bir bunalim yasiyor, Islam dünyasi kendisini ariyor. Gazze’de yasanan katliam bir yönüyle bunun disavurumundan baska bir sey degildir. Yasananlar hakikatte iki dünya görüsünün derinden derine devam eden savasinin bir tezahürüdür.

Muhterem Müslümanlar, babam Seyh Hazretlerinden su sohbeti dinledim, buyurdular ki:...

Hayat-din iliskisini dogru ve dengeli bir baglama oturtmak temiz fitratin çagrisina kulak vermek anlamina gelir....

Ilim ve Irfan dergisi 13. yilina girdi. Dergi 13. yilinin ilk sayisini teblig dosyasina ayirdi....

IRFAN BASIM YAYIN DAGITIM SAN. VE TIC. LTD. STI.
Zafer Mahallesi Kurultay Sokak No:1/6 Yenibosna | Bahçelievler / Istanbul | Telefon: 0(212) 694 98 98
Copyright © 2012-2024