ILIM VE IRFAN | Haziran | 2020 | DIGER YAZILAR
Hikmet ve Ilim Sahibi Hazret-i Lokman
Doç. Dr. Mahmud Esad Erkaya

Kur’an-i Kerim’de yasantilari ve misyonlari ile insanliga ibret olmasi için peygamber kissalari anlatildigi gibi ahlaki, hikmetli sözleri ve durusu ile örnek olan bazi salih kullardan da bahsedilmektedir. Hazret-i Lokman da, her ne kadar peygamber olabilecegi ifade edilse de yaygin kanaate göre, Allah Tealanin Kur’an-i Kerim’de ismini zikrederek övgüyle söz ettigi salih bir kuldur. Kaynaklarda ifade edildigine göre edebi, hayayi ve en güzel ahlaki meziyetleri kendisinde toplayan Hazret-i Lokman çevresine karsi cömert, sefkatli ve merhametli bir bilge insan olarak taninmistir. Allah Teala, Hazret-i Lokman’a hikmet verdigini Kur’an-i Kerim’de bildirmistir. Bir kimseye hikmet verilmesi hakikaten büyük bir lütuftur. Nitekim Allah Teala, “Allah, hikmeti diledigine verir. Kime hikmet verilmisse ona çok büyük bir manevi servet bahsedilmis demektir.” (Bakara, 269) buyurarak hikmetin degerine isaret etmektedir.

Hayret Makamina Ermek
Prof. Dr. Kadir Özköse

Hayret; tasavvuf erbabinin üzerinde önemle durdugu seyr-ü sülûkun nihai bir makamidir. Insan seyr-ü sülûk makamlarindan terakki ederek en son hayret makamina ulasir. Sufilerin sözlerinde her daim muhabbet ile hayret arasinda ciddi bir iliski kurulmustur. Çünkü muhabbet, insani hayrete götürür ve Allah hakkindaki marifet de insanda hayret seklinde tecelli eder.
Sufiler, seyr-ü sülûklarinin basindaki hayretle sonundaki hayreti bir görmemislerdir. Seyr-ü sülûkun basindaki hayret, cehaletten kaynaklanan hayrettir. Bu anlamiyla ilk hayret insanin kendisinden kaçtigi cehalet iken ikinci hayret ise Hakk’in mutlakligi karsisinda insanin acizligini anlatan bir durumdur. Bu da sevenin Allah karsisindaki acizligi ve fenasidir.

Tahammülü Zor Bilgi
Kâmil Yesil

Insanoglunun dünya macerasina hakikat arayisi dense yeridir. Insanoglunun hakikati yitirmesi Hakk’tan ayri düsmekle baslar. Yitirilen seyi bulmak için onu kaybolan yerde aramak lazim geldigini biliyoruz ancak böyle yapamiyoruz çünkü kaybettigimiz yerde degiliz. Baska bir yere ve baska suretlerde geldik. Hak degismedi, hakikat degismedi ise de bizim bulundugumuz yere uygun olarak yeni bir surete, dile büründü.
Yitirdigimiz veya aradigimiz asil sey, bu yeni yerde -dünyada- yeni suretlere bürünerek kendini gösteren esya ve olaylardaki hakikattir. Onu ariyoruz. Ne demek istiyoruz? Esya ve olaylarin bir görünen, görebildigimiz; anlasilan/anlayabildigimiz sureti var bir de ilk bakista gözle görülmeyen, görülemeyen, görülse de anlasilmayan yönü var ki biz ona hakikat diyoruz. Hakikati aramanin iki veçhesi var, biz Müslümanlar için. Birincisi dilde örtülen, gizlenen hakikattir ki bu durum bazen yalan olarak çikar karsimiza bazen de mecaz olarak.

Her Seyin Esasi Hak Teala Sevgisi
Dr. Abdullah Taha Orhan

Tende canim, canda cananimdir, Allah hu diyen Dilde sirrim, sirda sübhanimdir, Allah hu diyen. Muhakkak bir yerlerde rastlamissinizdir bu dizelere. Tekke musikimizin nadide ilahilerinin ekseriyeti Türkçenin berrak pinari olan Yunus Emre’mizden geliyorsa, kalan kisminin da mühim bir çogunlugu bu dizelerin de sahibi olan Niyazi-i Misri’ye aittir. Iste bu beyitle baslayan ve dil ile zikirden kalple muhabbete, oradan da tevhide giden yolu gösteren ilahi, on yedinci yüzyil Osmanlisinin önde gelen mutasavvifi Niyazi-i Misri’ye (v. 1694) aittir.
Hak âsigi sairimiz Misri Hazretleri siirin bu ilk beytinde insanin disindan içine, zahirinden batinina dogru olan varlik hiyerarsisini hatirlatir bizlere. Bir ben vardir bende, benden içerü, diyen Yunus Emre’nin kaldigi yerden almistir tevhid sancagini. Buna göre, bir dervisin yapacagi en mühim is olan -ayet-i kerimede de, “Muhakkak Allah’i zikretmek en büyük is, en büyük ibadettir.” (Ankebut, 45) buyurulmaz mi?- Allah’i zikretmekle, Allah hu demekle mesguldür. Fakat bunu yaparken zikir önce tende yani bedende, zahiri dilde, dis varlikta baslar. Ancak zikir dilden kalbe indirildiginde asil zikredenin ten ya da dil degil, can yani kalp oldugunu, onda da aslinda kalbin gerçek sahibi, hakiki mahbubu olan Hak oldugunu idrak eder dervis. Ilk misra bunun hakka’l-yakin mertebesinden bir izahidir.

Melik Ism-i Serifi
Ahmet Edip Basaran

Dünya bir oyun ve eglenceden ibarettir. Ayetle muhkem bu hakikati unuttugumuz an bocalamaya baslariz. Nefsimiz bizi alt eder. Dünyevi bir sarhosluk içinde önce kalbimizi sonra kendimizi kaybederiz. Bu kaybedis esigi öncelikle fanilik duygusunda tecessüm eder. Faniligini yitiren insan hakikatle arasindaki Ilahi köprülerin yerle yeksan oldugunu görür ilk elde. Güç, öyle bir histir ki insanin can suyunu kurutur. Her seye sahip olma arzusu, tas gibi gelip bögrümüze oturur. Insan her seye sahip olabilir mi? Insan sahip olabilir mi? Esma-i hüsnadaki el-Melik ism-i celili bize ilk olarak bu hakikati ihtar eder. Insan acizdir, fanidir ve sahip oldugunu düsündügü ne varsa hepsi biricik mülk ve azamet sahibi Allah’indir. Insan sadece bir emanetçi konumundadir.

Dünya, Dostlugun Bereketiyle Dönüyor
Gökhan Ergür

Dünya usta bir sanatçidir; biçim verir, yeniden üretir ve inandirir. Insan da bu sürecin dogrudan muhatabidir çünkü dünyayla beraber hem bedenen hem de ruhen sekil alir ve çevresine kendini inandirir. Dünya çesit çesittir ve her dünyanin kendine has bir iklimi vardir, iste o iklimler bizim kim oldugumuzu ya da olacagimizi belirler. Söz gelimi, emek mahsulü topragin çiçekleri baska, bakimsiz ve hor kullanilan topragin çiçekleri baska kokular verir. Insan da böyledir; hangi toprakta, hangi iklimde yetismisse hangi dünyanin anlam bütünlügünü kendine dert edinmisse nihayetinde o dünyanin temsilcisi olur, o dünyaya benzer.
Bizler, cebinde parayla namaza durmayan, çocuklarin cennet koktuguna inanan ve dünyaya var olmaya degil yar olmaya gelen insanlarin hikayeleriyle biçimlenip sekil aldik. Hal böyle olunca da sevdiklerimiz ve öncelediklerimiz digerlerine göre farklilik gösterdi. “Nerede hangi arsa degerlenir, döviz kuru yil sonunda hangi seviyeye ulasir, hangi siyasi egilimden bir fayda saglariz, -varsa eger- birikimlerimizi nasil yönetmemiz gerekir?” sorularinin bütünüyle yabancisiyiz ve uzagindayiz. Bizler siradan insanlariz ve kalbin en dogru rehber olduguna inananlardaniz. Dünyanin sehvetine ve sahteligine yüz çeviren, daima iyilerle birlikte olmaya çalisan, güzeli bulmak için bir ömür tüken gönüllerin arayisindayiz.

(Yazilar derginin Haziran, 2020 sayisinda.)

Muhterem Müslümanlar, sahabe-i kiramdan rivayet edildigine göre Ramazan-i serif yaklastiginda...

Mübarek Ramazan ayinin gölgesi üzerimize düstü. Çok sükür yeniden ulasiyoruz bir kutlu zaman dilimine....

Ilim ve Irfan dergisinin Mart 2024 sayisi Ramazan dosyasiyla çikti....

IRFAN BASIM YAYIN DAGITIM SAN. VE TIC. LTD. STI.
Zafer Mahallesi Kurultay Sokak No:1/6 Yenibosna | Bahçelievler / Istanbul | Telefon: 0(212) 694 98 98
Copyright © 2012-2016