SAADETTIN ACAR | Nisan | 2018 | BASLARKEN
Yeni bir seyler söylemek zihnen bir sarahate varmayi, entelektüel anlamda bir derinlik sahibi olmayi, kafa konforunu bozacak sorular sorabilme becerisini göstermeyi gerekli kilar.
Yeni bir seyler söyleyebilmek aslinda yine bir seyler söyleyebilmek anlamina da gelir. Uzun bir sükut döneminden sonra (iki, belki de üç asir sonra, belki de daha fazla bir aranin ardindan) yeniden ve yine bir seyler söylemek yani. Herkesin (buna bizden birileri de dahil olmak üzere) “bu is bitti” dedikleri bir anda ortaya çikip “hayir, bu is bitmedi” diyebilme cesaretini göstermek, bu sözleri söyleyebilecek birikimi ortaya koymaktir.
“Islam tek ve mutlak çözüm yoludur” demek gerekir. Islam’in tek çözüm yolu oldugu iddiasindan vazgeçmek, sadece, onu bir çikis yolu olarak gören büyük kitlelerin umudunu bitirmek degildir; bununla birlikte bütün kredi¬sini tüketen simarik modern dünyaya da hem daha fazla yasama imkani saglamak olur, hem de insanligi yeni alternatifler arama macerasina sokmak anlamina gelir. Beyhude arayislara sürüklemek yani insanoglunu: çünkü bu günkü durum hiçbir sekilde kabullenilemez, devam edemez ve yeni arayislar kaçinilmazdir.
Evet, Müslümanlar bu gün yerkürede özgün söz söyleyebilecek tek topluluktur. Dolayisiyla Islam ve Müslümanlar adina konusanlar üzerlerine aldiklari sorumluluklarin icabini yerine getirmelidirler. Bizim adimiza öne atilanlar, bize bakmali, güçlerini bizden almali, sirtlarini bize dayamali¬dirlar. Bize yani kavramlarimiza, kültür ve medeniyetimize, tarihimize…

Sorunlarimizin çözümü içimizde..
Bizim adimiza konusanlar bizim gibi inanmali, bizim gibi yasamali, bizimle temelde ayni referanslara sahip olmalidirlar. Algi düzeylerinin gelismisligi, entelektüel ilgilerinin derinligi, vizyonlarinin genisligi, stratejik dikkatlerinin çesitlilik arz etmesi, gelenekle sahih bir irtibat kurmalari, dünü iyi okumalari, bugünü iyi görmeleri, yarina dair özgün sözler edebilmeleri onlarin arti hanesine yazilabilir. Onlarin bizden (kitleden) tek farklari (ya da fazlaliklari) su olmali: Meselelerimize daha derin ve dakik bir bakisa sahip olmak. Bunun disinda, bizim kaynaklarimiz haricinde referanslar edinmeleri, gelenegi reddeden bir söylem gelistirmeleri, mesruiyetlerini disarida aramalari söz konusu bile olmamali. Bu yenilmislik psikolojisini kenara atabilirsek, içinde bulundugumuz bugünkü durumun tabii ki bir açiklamasina ulasabiliriz. Ama surasi kesindir ki yapilabilecek birçok açiklamadan birisi de su olacaktir: “Ahlakimiz, iyiligin ve kötülügün bilincinde olmamiz, makam, güç ve para asiklarinin bize karsi kullandiklari silahtir. Onlar bizim kesinlikle yapamayacagimiz seyleri yapiyorlar; bizim yalan söyleyemeyecegimiz kadar yalan söylüyorlar; bizim ihanet edemeyecegimiz kadar ihanet ediyorlar, bizim öldüremeyecegimiz kadar öldürüyorlar. Bundan bizi alikoyan Allah’a karsi sorumlulugumuzdur. Iste onlarin gözünde bizim zayif noktamiz budur. Oysa görünürdeki bu zaafimiz bizim gerçek gücümüzdür.”

Biz “onlar” gibi olamayiz
Tirnak içinde aktardigim sözlere bir zügürt tesellisi gibi de bakabilirsiniz. Ama eger biz de onlar gibi öldürmeye yeltendigimiz, onlar gibi yalan söylemeye meylettigimiz, onlar gibi ihanet etmeye yöneldigimiz halde onlarla bas edemi¬yorsak, zaten en büyük kozumuzu kaybetmis, zaten onlar gibi olmusuz demektir. Ilkelerimizi bir kenara birakmis, onlari “rehber” edinmisiz demektir. Bu durumda “biz ve onlar” gibi bir ayrimdan söz edilemeyecegi gibi, Allah’tan bir yardim beklememiz de anlamsizdir. Artik kimin fiziki imkanlari daha iyiyse, kimin silahi daha güçlüyse o üstün gelecektir.Ama eger en zor durumlarda bile ihanetten kaçiniyor, yalan söylemekten korkuyor, yenilme pahasina da olsa adaletten ayrilmiyorsak Allah’in yardiminin pek yakin oldugundan zerre kadar süpheye düsmemize gerek yok. Çünkü Allah’in yardimi, ilkesine sadik kalana, sözüne bagli olana yakindir.
Sözün özü bir yazarin su muhtesem uyarisidir: “Eger birisi bana gelip de Islam aleminde yapilmasi gereken reform¬lardan, uygulanmasi gereken siyasi stratejilerden ve jeo-stratejik planlardan söz ederse, benim ona ilk sorum sabah namazini vaktinde kilip kilmadigi olur.” Galiba meselenin bam teli burasi… Islam adina konusan, yazan ve düsünce üretenler önce sabah namazini vaktinde kilip kilmadiklarini cevaplamalilar. Çünkü bu sorunun cevabinda bizim tüm meselelerimizin çözümü yatmaktadir. Çünkü en büyük farkimiz namazimizdir, kullugumuzdur. Ve aslinda “büyük isler” yapmaya yönelip sabah namazini “küçük isler” kategorisine aldigimiz gün kaybetmeye basladik. Ve kalkisimiz, düstügümüz yerden olacaktir.

Muhterem Müslümanlar, sahabe-i kiramdan rivayet edildigine göre Ramazan-i serif yaklastiginda...

Mübarek Ramazan ayinin gölgesi üzerimize düstü. Çok sükür yeniden ulasiyoruz bir kutlu zaman dilimine....

Ilim ve Irfan dergisinin Mart 2024 sayisi Ramazan dosyasiyla çikti....

IRFAN BASIM YAYIN DAGITIM SAN. VE TIC. LTD. STI.
Zafer Mahallesi Kurultay Sokak No:1/6 Yenibosna | Bahçelievler / Istanbul | Telefon: 0(212) 694 98 98
Copyright © 2012-2016