Nisan, Kutlu Dogum ayidir. Resulullah Efendimizin dünyamizi tesrif ettigi aydir. Bu ay, bütün mü’minlerin bir kez daha Peygamber sevgisiyle doldugu, doydugu aydir.

O’nu (sas) sevmek bizim dinimiz imanimizdir. O’nun (sas) olmadigi bir din kurgusu olamaz. Islam tarihinde bazi dönemlerde O’nu (sas) by-pass etmeye çalisan istisnai bazi yönelimler olmustur ama bunlarin hiçbiri kitlesellesememis, mü’minler arasinda bir yanki uyandirmamistir. Aksine mü’minler, mü’min olmanin yolunun sadece O’na (sas) uymakla mümkün olacagini, O’nun (sas) örnekligi olmadan ne namazin, ne abdestin, ne orucun, ne güzel ahlakin, ne de nefs terbiyesinin mümkün oldugunu her seferinde bir kez daha derinden duymuslardir. Ilim ve Irfan dergisi bu hassasiyetlerle Efendimize olan sevgiyi, muhabbeti dosya konusu olarak isliyor. Dosya kapsaminda, Rabia Brodbeck, Salih Kadri Ogul, Yrd. Doç. Dr. Ibrahim Baz ve Yrd. Doç. Dr. Mustafa Demirci’nin yazilari yer aliyor.

“Allah’in Sevgilisi: Habibullah” baslikli yazida Rabia Brodbeck Efendimize olan sevginin merkezinde Allah Tealanin O’na (sas) olan sevgisinin bulundugunu isaret ediyor. “Dünyaya gelen insanlardan hiçbiri, O’nu (sas) görmüs olsun veya olmasin, O’na (sas) olan asktan daha büyük bir ask hissetmemistir. Kendisini hiç görmemis olmalarina ragmen Hazret-i Muhammed’e (sas) inananlarin kalbinden nasil böyle büyük bir ask hasil olabiliyor?” diyen Rabia Brodbeck, bütün yönleriyle sevginin yansimalarini isliyor.

Salih Kadri Ogul, O’nu (sas) sevmek ibadettir, vurgusunu tasiyan yazisinda, bu sevginin bir mü’minde bulunmasi gereken en temel vasif oldugunu söylüyor.

Yrd. Doç. Dr. Ibrahim Baz ise salavat-i serifeleri merkeze aldigi yazisinda, “Insanin ömrü boyunca bir kere salavat getirmesinin farz oldugu, dualarin salavat ile makbul olacagi, salavat getiren kisinin makaminin on kat artacagi, on günahinin silinecegi, ahirette Hazret-i Peygambere yakin ve sefaatine nail olacagi, cimrilerden sayilmayacagi, kiyamet korkusundan uzak ve ömrünün bereketli olacagi rivayet edilmistir.” diyor.

Sufilerin Efendimize olan sevgisini ele alan Yrd. Doç. Dr. Mustafa Demirci ise, çok canli örneklerle sufilerin Efendimizin sevgisiyle bezendigini anlatiyor. Yaman Dede’nin Efendimize olan sevgisinin destansi dokusunu isleyen Yrd. Doç. Dr. Mustafa Demirci, Yaman Dede’nin, “Gönül hun oldu sevkinden boyandim ya Resulallah” misraiyla baslayan na’tinin buna en güzel misal oldugunu vurguluyor.

Dosya baglaminda M. Nezihi Pesen de Kirkambar kösesinde Efendimize olan muhabbetten kesitler sunuyor.

Ilahi rizayi kazanmaliyiz
Orta sayfalarda düzenli olarak sohbetleri yer alan Seyh Muhammed Muta’ Haznevi bu sayidaki sohbetinde Naksibendi-Haznevi tarikatinin adabinin önemine ve hedefine vurgu yapiyor. “Bir an önce usûl, ilke ve adabimiza dönerek vazifelerimizi yerine getirmeli ve yasaklardan kaçinmaliyiz. Öldürücü zehir niteligindeki dünya sevgisini bir kenara birakarak kendimize gelmemiz sarttir. Bundan baska seçenegimiz de yoktur. Kötülügü emreden nefsi frenlemenin ve dünya sevgisinden kurtulmanin baslica ilaci bu adap ve prensiplerdir.” diyen Seyh Muhammed Muta’ Haznevi, temel görevimizin Ilahi rizayi kazanmak için çabalamak oldugunu beyan ediyor.

Prof. Dr. Süleyman Uludag tasavvufun temel noktalari üzerine incelemesine bu sayida da devam ediyor ve az konusmanin önemini anlatiyor. Sözün, konusmanin tasavvuftaki karsiligini derinlemesine ele alan Prof. Dr. Uludag, yazida su hadis-i serife de yer veriyor: Allah Resulü, Muaz bin Cebel’e sordu, “Dinin temeli nedir, haber vereyim mi?” “Evet, ey Resulullah!” dedi Muaz. Efendimiz diline isaret ederek, “Buna hakim ol, dilini tut!” buyurdu. Bunun üzerine Muaz sordu, “Söylediklerimizden sorumlu olacak miyiz, ya Resulallah?” “Evet!” dedi Efendimiz ve ekledi, “Insanlari yüzleri üzere sürükleye sürükleye cehenneme götüren dillerinin ürünü olan sözlerden baska bir sey midir?”

Prof. Dr. Ali Akpinar ise ölüm korkusun anlattigi yazisinda, “Ölüme hazir olan bir kere ölür. Ama hazir olmayanlar her gün ölür. Sürekli ölüm korkusu tasir. Ölüm korkusu içerisinde kivrananlar aslinda ölümün içerisindedirler.” diyor.

Doç. Dr. Selahattin Yildirim ise, bir hadisi ve bir hikayeyi merkeze aldigi yazisinda, kalpteki dünya sevgisinin tehlikelerine isaret ediyor.

“Hakikat Yolculugunda Duraklar: Ilim ve Irfan” baslikli yazi Abdullah Taha Orhan imzasini tasiyor. A. Taha Orhan ilim ve irfan kavraminin anlam ve öneminin altini çiziyor.

Said Yavuz hayatimizin baska bir önemli yanini degerlendiriyor, sosyal hayatin güvencesi olan vakif kültürümüzün inceliklerini gündeme tasiyor.

Kemal Özer saglik merkezli yazilarina bu sayida da devam ediyor ve modern tibbin geleneksel tibba ancak alternatif olabilecegini söylüyor.

Kutbeddin Akyüz ise Nisan’in 20’sinde baslayan “üç aylarin” hayatimizdaki manevi derinligini hatirlatiyor. Ilim ve Irfan dergisi yine dolu dolu bir sayiyla okurun gönlünü fethediyor.

Muhterem Müslümanlar, sahabe-i kiramdan rivayet edildigine göre Ramazan-i serif yaklastiginda...

Mübarek Ramazan ayinin gölgesi üzerimize düstü. Çok sükür yeniden ulasiyoruz bir kutlu zaman dilimine....

Ilim ve Irfan dergisinin Mart 2024 sayisi Ramazan dosyasiyla çikti....

IRFAN BASIM YAYIN DAGITIM SAN. VE TIC. LTD. STI.
Zafer Mahallesi Kurultay Sokak No:1/6 Yenibosna | Bahçelievler / Istanbul | Telefon: 0(212) 694 98 98
Copyright © 2012-2016