Güller Gibi Gül Efendim, Ramazan Mübarek Ola!
Dini günlerin ve gecelerin en güzel yanlarindan
birisi, yüzyillar içinde bu mübarek
vakitlerin halkin önce gönlüne sonra da diline
aydinlik vermesidir. Rabbimizin emri, Resulullah’in
sünneti, ashabin yasayisi, alimlerin bilgisi halkin irfaninda
incele incele billur bir aydinliga dönüsmüstür.
Din; yasamak demektir. Islam ancak yasanirsa, halkin
gönlüne, ameline, diline yansirsa varligini en
güzel sekliyle devam ettirir. Islam’in emri olan hayat
nizami yüzyillar içinde tam bir kandil olup milletin
gönül huzurunu aydinlikla temin etmistir. Alimler,
arifler, veliler ve onlara derin bir hürmet duyan milletimiz
incelikleri nakis nakis kalplere, dillere ve hayata
yansitmistir.
Teravih, sahur, iftar, mukabele, fitir sadakasi, itikaf ve
nihayet orucun bizzat kendisi candan ve gönülden agirlanmakta,
bu mübarek ay sultan olarak en büyük tazim
ve hürmeti görmektedir. Rabbimizden gelen bu kutlu
misafiri, biz nasil agirlarsak Rabbimizin huzurunda biz
de öylece agirlanacagiz. Iste bu suurla, ihsan makami
en genis, en güzel anlamiyla ve bütün ümmet cografyasinda
Ramazan’da canli bir sekilde yasanmaktadir.
Oruç hakkinda son dönemde en güzel, en içli yazilari
Sezai Karakoç yazmistir. Onun yazilari adeta orucun
kandilini en parlak seviyede yakmakta, bu kandil ruhumuzun
en ücra kösesine dahi bir Ramazan aydinligi
vermektedir. Ve orucu en güzel sekilde konuk etmek
için mü’minleri uyarmaktadir Sezai Karakoç: “Oruç
geldi, ondan bize ölümsüz bir seyler katilacak demektir.
Giderken bizden de ona ölümsüzlesecek birkaç sey
katilmali.”
Orucu tutmak, makbul olmasi için Allah’in rizasini
gözeterek, Sünnet-i seniyyeye uyarak yerine getirmek
gerekir. Yalniz, Peygamber Efendimizin su ikazlarini
da akildan hiç çikarmamaliyiz: “Kim yalan konusmayi
ve yalan-dolanla is yapmayi terk etmezse Allah o kimsenin
yemesini, içmesini birakmasina kiymet vermez.”
(Buhari, Savm 8, Edeb, 51) “Nice oruç tutanlar vardir
ki, orucundan kendisine kuru bir açliktan baska bir
sey kalmaz! Geceleri nice namaz -teravih ve teheccüdkilanlar
vardir ki, namazlarindan kendilerine kalan
yalniz uykusuzluktur.” (Ibn Mace, Siyam, 21)
Biz mübarek Ramazan’a hos geldin diyelim ve sizi de
dosyamizla basbasa birakalim:
Ramazan’im merhaba
Bizlere verdin sefa
Rabbimize hamdolsun
Her nefeste bin defa.
Ramazan Mektebinde Talebe Olmak
Doç. Dr. Ibrahim Baz
Talip olan kimseye yalniz insan degil, zaman
ve mekan da muallim ve mürebbi olur. Sessizce
talim yapar, yasatarak terbiye eder. Ve esasinda
insanin egitimi ve kemali, bilgiden çok görgü ile yani
görerek, hissederek ve yasayarak gerçeklesir. Insan insanin
gölgesinde yetisir, sözü de iste bu hakikati ifade eder.
Ancak insanin önce muhtaçligini ve açligini hissetmesi
sonra da gönülden istemesi yani talip olmasi gerekir.
Talip olmayan ve Iblis gibi bilgiçlik taslayanlar peygamber
dinleseler dahi ders ve ibret almazlar. Peygamberi
yalniz bir beser, zamani dakika ve saat, mekani tas
ve toprak sanirlar. Namazlari onlari kötülükten uzak
tutmadigi gibi, oruçlari da açlari görecek bir insaf ve
vicdan vermez kendilerine. Talip olmak bu hakikati
anlamanin anahtaridir. Insanin, mekanin ve zamanin
talebesi olmak. Enfüsün ve afakin talebesi. Nasil talebe
olmadan ögretmen olunmazsa, insanin ayagini çamurdan
çikarmayan nefs-i emmarenin terbiyecisi olmak
için de insana vecd veren ve vücud bulduran vicdanin
talebesi olmak gerekir. Bütün bu hakikatleri ögrenmenin
kutlu bir zaman dilimi vardir: Kendisinde Kur’an’in
indigi sehr-i Ramazan. Bu aydan istifade etmenin yolu,
Ramazan talebesi olmaktir.
Asr-i Saadet’te Ramazan Günleri
Dr. Ibrahim Tozlu
Sevgili Peygamberimiz
Medine’ye hicret ettigi yil
Medineliler Asura orucu
tutuyorlardi. Hazret-i Aise’nin
anlattigina göre Efendimiz, hicret
ettigi gün bu orucu devam ettirmis
ve tutulmasini istemisti. (Buhari,
Savm, 69) Ilk günden itibaren
Medine’de Efendimize cephe alan
Yahudiler, bu orucu, Hazret-i Musa ile
Israilogullarinin Firavun’un elinden
kurtuldugu günün hatirina tuttuklarini
söyleyerek muhalif tavirlarini
belli etmis ancak Efendimiz onlara,
“Biz Musa’ya sizden daha layikiz.”
buyurmustu. (Buhari, Tefsiru Sure,
2/24)
Ramazan ayina mahsus oruç ibadeti
Medine’ye hicretten on sekiz
ay sonra farz kilindi. Kaynaklarda
farkli yorumlar var ise de kabul edilen
görüse göre çok sicak ve yakici
bir zamanda oruç farz kilinmisti. Bu
sebeple bazi alimler ramazanin; yakici
sicak, günesin kum ve taslari çok isitmasi,
yalinayak yürümekle ayaklarin
kavrulacagi manalarina geldigini söylemektedir.
(Ayni, Umdetü’l-Kari, I,
75)
Hayrin, Bereketin ve Rahmetin Habercisi
Prof. Dr. Kadir Özköse
Imam-i Rabbani’ye göre Ramazan ayi tüm
kayitlardan, her türlü alakadan ve her çesit
ilgi dagilmasindan soyutlanip Hak’ta karar
kilmak, Ilahi rizayi arama çabasina bürünmek, manevi
hayatimiza çekidüzen vermek için yegane firsattir. Bu
durumu Imam-i Rabbani cemiyyet kavramiyla ifade
etmektedir. Imam-i Rabbani’nin tasavvufi tecrübesinde
cemiyyet, salikin hem aklini hem de gönlünü olanca
gücü ile Allah’in rizasina, Ilahi hükme, külli iradeye ve
kullugun gereklerine has kilmasidir. Cemiyyet hali bir
tür kurbiyettir yani Allah ile beraber olma gayretidir.
Bu ayda saglanan cemiyyet hali yil boyunca saglanacak
toparlanmanin birer göstergesidir. Bu ayda maruz kalinan
tefrika hali ise yil boyunca yasanacak daginikligin
bir isareti hüviyetindedir. (Imam-i Rabbani, Mektubat-i
Rabbani, trc. Talha Hakan Alp ve Ömer Faruk Tokat ve
Ahmet Hamdi Yildirim, Semerkand, Istanbul 2018, c.
I, 106) Bu ayda sayet kalp daginikligi vuku bulacaksa,
bu hal Allah korusun bütün sene boyunca kisinin kalp
daginikligi yasamasina yol açabilir. Imam-i Rabbani
bizlerden bu ayi firsat bilmemizi istemekte, elden
geldigince bu ayda toparlanmaya çalismamizi istemektedir.
O nedenle bu ayda mü’min niyetini tazeler,
iradesini güçlendirir, rotasini çizer, istikametini belirler,
donanima erer, Ilahi askin yoluna bas koyar on bir ay
boyunca yasanacak bir ask estetigini bu ayda kazanmayi
basarmis olur. Imam-i Rabbani bir baska mektubunda
Ramazan ayi boyunca hakikatlerin elde edilmesini,
dikkatlerin yogunlasmasini, istikametin gerçeklestirilmesini
ve kullukta karar kilinmasini cemiyyet hali
olarak nitelendirmekte bu ayin firsatlarini degerlendirmeye
su sözleriyle tekrar dikkat çekmektedir: “Ramazan
ayi cemiyyet haline bürünmüs bir kimseye ugrarsa ve o
kisi de bu ayin hayirlarindan ve bereketlerinden nasiplenirse
tüm sene boyunca cemiyyete ulasmis olur. O
aydaki hayirlari ve bereketleri elde etmis olur.” (Imam-i
Rabbani, Mektubat-i Rabbani, c. I, 539)
(Dosya yazilarinin tamami derginin Mayis sayisinda.)