HAK, HAKIKAT VE SORUMLULUK
Hak kelimesinin asil anlami uygunluk ve uyumluluktur.
Örnegin, kapinin düzgün bir sekilde açilip
kapanmasi için kapi menteselerinin yuvalarina
oturmasi gibi.
Böyle bir hassasiyet. Kainatin merkezi insan. Bir emanetle
geldik dünyaya. Bizi yaratan Rabbimizin bizlere emirleri
var. Bizim kodlarimizi, düzenimizi, beden ve ruh dünyamizi
Rabbimiz bir fitratla yaratmis. Hak olarak, hakikat üzere
yaratmis. Sayet Rabbimizin sistemine uygun ve uyumlu
yasarsak haktan sapmamis oluruz. Bunu inkar veya red
edersek, fitratin disina çikarsak uyumsuzluk, haksizlik
bas gösterir.
Sadece Rabbimize karsi degil, diger bütün insanliga ve
mü’min kardeslerimize karsi da ayni uygunlugu ve uyumlulugu
göstermek icap ediyor.
Toplum düzeni, kamu hukuku, adil ve hür bir ortam acaba
baskalari tarafindan mi saglanacak? Bütün bunlar bizim,
önce bir mü’min olarak mesuliyetimizde degil mi? Beytü’lmal
kavraminin, tüyü bitmemis yetimin hakki anlamina
geldigini, devletin mumuyla sahsi mumun arasindaki
farkin ne oldugunu bizlerden daha iyi kim bilebilir? Bu
bir ilimdir, küçük yaslardan bu ilmi yani mesuliyeti ögreniyoruz.
Büyük yaslara gelince, toplum hayatina katilinca
bu ilmi hayata geçirmeli, irfana dönüstürmeliyiz. Hem
Rabbimize karsi, hem ailemize karsi, hem devlete, topluma
ve kamuya karsi hem de kendimize karsi uygun ve
uyumlu bir hayatin derdinde olmaliyiz.
Bir mentesenin dahi bozulmus olmasi bütün bir kapinin
düzenini sarsiyorsa bizim hakka aykiri her tutumumuz
büyük bir kargasanin kapisini açacak demektir. Rabbimizin,
bir adi da Hak’tir. Hak, bir seyi hikmetin geregi olarak
yerli yerince yaratandir. Yine hikmetin geregi olarak yerli
yerince yaratilan seye de hak denir.
Hak kavrami alinan degil verilen olunca; hak ile birlikte
sorumluluk devreye girince uygunluga ve uyumluluga
geçit verilmis olur.
Hak deyince bir de hakikat gelir akla. Hakikat, güzel olsun
çirkin olsun bir seye dildeki asli itibariyle konulmus söz
anlamindadir. Oysa hak, bir seye hikmetin geregi konulmus
sözdür ve ancak güzel olabilir.
Hak kavrami deyimlerimiz arasinda da fazlasiyla yer almistir;
hakkini veren, hakkini teslim eden, hakkini helal eden,
hak yemeyen, hak eden kullardan olmamiz; hak yiyenlerden
olmamamiz duasiyla sizi dosya yazilarimizla ve
dergimizle bas basa birakiyoruz.
Hayirlara vesile olsun.
ALLAH TEALANIN HAKLARI KONUSUNDA HÜRMETKAR OLMALIYIZ
PROF. DR. SÜLEYMAN ULUDAG
Allah Resulü bir gün Muaz bin Cebel ile (ra) yolculuk yaparken sordu, “Ya Muaz, Allah’in kulu üzerindeki hakki nedir, biliyor musun?” Muaz (ra), “Bunu Allah ve Resulü daha iyi bilir.” dedi. “Allah’in kullari üzerindeki hakki O’na ibadet ve kulluk etmek, hiçbir seyi O’na serik kosmamaktir.” buyurdu, Resulullah. Sonra söyle devam etti, “Peki ya Muaz, kullarin Allah üzerindeki hakki nedir? Bunu biliyor musun?” Muaz söyle dedi, “Bunu en iyi Allah ve Resulü bilir.” “Yukarida belirtilen hususu yerine getiren kullarina azap etmemektir.” (Bkz. Buhari, Rekaik, 38, Tehvid, 1; Müslim, Iman, 48) Allah Teala vaadinde sadiktir, verdigi sözü mutlaka yerine getirir. (Rum, 6, 60) Allah Teala adildir, kullarina asla zulmetmez. (Hac, 10) Allah Teala ganidir, bir kimseye ve hiçbir seye ihtiyaci yoktur. (Al-i Imran, 97) Allah gani, siz fakirsiniz. (Muhammed, 38) Kulun nesi varsa Mevlasinindir, kul her seyini O’na (cc) borçludur. Yine de yüce Rabbimiz, “Bana sirk kosmadan ibadet ve kulluk yapanlara azap etmemek onlarin üzerimdeki hakkidir ve ben bu hakkin icabini yerine getiririm.” buyuruyor. Bu durum, kullarina O’nun (cc) bir ikrami ve lütfudur.
HADISLER ISIGINDA SOSYAL HAK VE SORUMLULUKLAR
PROF. DR. SELAHATTIN YILDIRIM
Insan, mahiyeti -düsünen canli- ve nitelikleri itibariyle
diger mevcutlarin tamamindan ayrisir.
Bu bakimdan varlik âleminin hiç kuskusuz en
müstesna ve degerli konugudur. Dini açidan bakildiginda
bu degerin/konumun temel nedeni insanin Ilahi
mesaja muhatap olmasidir. Bu durumun tabii neticesi
olarak insan göklerin ve yerin tasimaktan imtina ettigi
emaneti üstlenmis, yani sorumlu/mükellef bir varliga
dönüsmüs, böylece Allah’in yeryüzündeki halifesi haline
gelmistir. Hem Kur’an’da hem de hadislerde insanin
sorumluluguna bagli bu degeri muhtelif vesilelerle dile
getirilir.
Insanin mahiyetinden kaynaklanan niteliklerinin
basinda sosyal bir varlik olusu gelir. Islam düsünce geleneginde
bu durum çogunlukla, “Insan dogasi geregi
medeni/sosyal bir varliktir.” seklinde ifade edilmistir.
Bunun anlami sudur: Hiçbir insan ferdi tek basina ne
dünya ne de ahiret hayatina iliskin ihtiyaçlarini bütünüyle
sadece kendisi temin edebilir. Bilakis bu konuda
diger insanlara ihtiyaç duyar. Bu nedenle insan ancak
toplum içinde, toplumun kendisine sundugu imkanlardan
istifade ederek yasayabilir. Sosyal bir varlik olarak
insanin, Rabbine kulluktan sonraki en temel sorumluluklarindan
biri, içinde yasadigi toplumsal düzeni
muhafaza etmek, adaleti ve sosyal barisi temin etmek
ve sürdürmektir.
AYRILMAZ BIR BÜTÜN: HAK VE SORUMLULUK
DOÇ. DR. IBRAHIM BAZ
Din; dünya ve ahiret dengesini korumak ve iki dünya saadetini saglamak için insana birtakim sorumluluklar yüklemistir. Bu sorumluluklarla insanin, düsünceli, duyarli, digergam, nazik, alçakgönüllü, sevgi ve merhamet yüklü, ahiret bilinçli bir birey olmasi hedeflenmistir. Modern zaman insani, bu kadim birikimi ihmal ederek ve unutarak, dünyevi ve maddi bir bakis açisiyla sorumluluklardan ziyade haklarin pesinde kosan bencil bir birey olmaya baslamistir. Bu zihniyetin küresel bir boyut kazanmasiyla da, zannedilenin aksine, dünyada hak ihlalleri daha fazla artmis ve bu nedenle insan haklari, kadin haklari, çocuk haklari, isçi haklari gibi kavramlar günlük gündemimiz haline gelmistir. Dikkat edilecek olursa bu hak arayislarinin ana nedeni, gücü elinde tutanlarin hak verme konusundaki ihlalleridir. Digergamlik ve sevgiden mahrumluktur. Hak ararken sorumlulugu ihmal etmektir. Müslüman bilinci, hak ile sorumlugu birbirinden ayrilmaz iki olgu olarak görmeli, hakki, yalniz alinan bir sey degil; ayni zamanda baskasinin hakkini vermek seklinde de bilmelidir.
(Dosya yazilarinin tamami Ilim ve Irfan dergisinin Temmuz sayisinda, sayi:71)