ILIM VE IRFAN | Şubat | 2014 | AYIN KONUSU | Okunma: 2934
ISRAF TÜKETIRKEN TÜKENMEK

Tasavvuf hayatinin temeli, dünyaya bakisin tashih edilmesi, dünya ile iliskinin saglikli bir istikamet kazanmasi üzerine kuruludur desek yeridir.
Sufiler, dünyanin aldaticiligi, süsü, ayarticiligi üzerinde siklikla durmuslardir. Bunun sebebi, dünyanin kisiyi Allah’la mesgul olmaktan alikoyacak denli mesgul etmesi tehlikesidir. Allah’la mesguliyeti terk etmek ise Allah tarafindan terk edilme tehlikesini içerir.
Dünya nimetine hemen ulasabilme imkanimiz vardir. Ahiret nimeti içinse öteki dünyayi beklemek gerekiyor. Insanoglu çogu kez, hemen elde edebilecegi dünya nimetini, gayba ait olan ahiret nimetine tercih etmektedir. Oysa dünya geçici bir yurttur ama ahiret hakiki ve kalici memleketimizdir. Iste sufiler, bu tercih noktasinda bir uyarida bulunmakta, geçici olani degil kalici olani seçmemiz gerektigini söylemektedir. Kalici olan görünmedigi, gayb âlemine ait oldugu için de, gayba imanin güçlendirilmesi gerekmekte, bunun için de sufilerin yöntemleri ve ögretileri devreye girmektedir. Tasavvuf, kalpte yakînin yani görmedigimiz âleme ve nimetlere dair imani bir kat’iyetin, bir iman gücünün gerçeklesmesinin pesindedirler. Nitekim tasavvuf ayni zamanda “ihsan” makami olarak adlandirildigi için, ihsan da hadis-i serife göre,“Allah’i görüyormus gibi ibadet etmek” oldugu için, tasavvuf, görmedigimiz Allah’i görüyormus gibi ibadet yapmamizi ögretir.
Dünya ile iliskilerde yapilan bu düzenleme sayesinde, gönlümüz geçici olan bu dünyanin nimetlerine degil, kalici olan öteki âlemin nimetlerine baglanir. Himmetimiz, ilgimiz, çabamiz hep o âlemi hedef alir. Dünyaya karsi zühd sahibi olan kimse, Allah’in muhabbetiyle riziklanir. Bu muhabbetse, öteki âlemin bir kemendidir. Kisiyi yakalar ve bir daha birakmaz. Muhabbet yoksa, kulluk korku veya bir alisveris mantigi üzerine oturuyorsa o zaman bir yorgunluk ifade edecektir. Muhabbet sayesinde kulluk zahmet olmaktan çikar. Ama içinde dünya sevgisi olan kalbe bu muhabbet giremez.
Ayet-i kerimeyi bir kez daha hatirlayalim ve unutmayalim: “Allah’a kaçiniz.”

MÜSLÜMANLARIN VARLIKLA IMTIHANI: DÜNYEVILESME VE ILK SUFILER
PROF. DR. SÜLEYMAN ULUDAG

Islam dini ahiret öncelikli bir dindir. Fakat dünyanin terk edilmesini de öngörmez. Dünyanin ahiretten daha önemli veya onunla esit görülmesini ise hiç istemez. Aslinda genel olarak bütün dinlerin, özellikle de hak ve semavi dinlerin temel özelligi budur.
Allah Teâlâ, “Azan ve dünya hayatini ahirete tercih eden kimsenin varacagi yer süphe yok ki cehennemdir.” (Naziat, 37-38-39) “Ey insanlar, siz dünya hayatini tercih ediyorsunuz, hâlbuki ahiret hayati daha hayirli ve daha kalicidir.” (A’lâ, 16-17) buyuruyor. Kur’an-i Kerim’de bu anlama gelen birçok ayet vardir. Bazi ayetlerde ise dünya hayati ahirete nazaran bir oyun ve eglence gibi görülür. (Enam, 32; Ankebut, 64)
Hazret-i Peygamber, Ebu Ubeyde bin Cerrah’i (ra) vergi toplamak için Bahreyn’e göndermisti. Ebu Ubeyde görevini yapmis ve Medine’ye dönmüstü. Allah Resulü sabah namazini kildirdiktan sonra, cemaatin her zamankinden daha fazla oldugunu görünce tebessüm etmis ve, “Galiba Ebu Ubeyde’nin Bahreyn’den döndügünü haber aldiniz.” dedikten sonra söyle buyurmustur, “Vallahi ben, siz fakirlikten zarar görürsünüz diye korkmuyorum. Korktugum husus su: Önceki ümmetlerde oldugu gibi eliniz genisler, refaha kavusursunuz, sonra onlar gibi birbirinizle rekabete girisir, sonuçta onlar gibi mahvolursunuz.” (Buhari, Rikak, 7; Müslim, Zühd, 6)

ISRAFTA HAYIR YOK, HAYIRDA ISRAF YOK
YARD. DOÇ. DR. CÜNEYT GÖKÇE

Insanoglu, yaratilmislarin en özgünü ve en gizemlisidir. Yüce Allah, onu düsünen, konusan; dünü, bugünü ve yarini kavrayan; en azindan dünyasinda bu kavramlari bulunduran muhtesem bir varlik olarak yaratmistir. Kuskusuz bu özellikleri kendisine birtakim avantajlar sagladigi gibi sorumlulugunu da artirmaktadir. En güzel sekilde yaratildigi ve kutsal emaneti yüklendigi Kur’an-i Kerim’in ifadeleriyle vurgulanan insana çok muazzam kabiliyetler verilmistir. Insanin, çaba ve gayretiyle melekleri geçip çok yüksek mertebelere ulasmasi imkan dahilinde oldugu gibi, o ödev ve sorumluluklarini ihmal ederek tahrip ve ser cihetine yönelmesiyle de seytanlardan daha asagi çukurlara da düsebilir. Arzu ve isteklerine sinir konulmamis olan insanoglunun emel ve hayalleri, ebede kadar uzanabilme özelligine sahiptir. Insan, sikinti içinde yasama pahasina da olsa, içinde hep “ölmeme-ebedi kalma” istegini saklar. Aslinda onun bu özelligi, bu tür hayallerinin gerçeklesecegi bir âlemin habercisidir, denilebilir. Baska bir deyisle, onun hayalinde canlanan hadiselerin gerçeklesecegi bir dünya olmalidir ve vardir. Allah’in insanogluna bu düsünceyi “vermesi”, ona istedigi seyleri “vereceginin” isaretidir. Öyle ya ‘vermek’ istemese, niye ‘istemeyi’ versin ki… Istemeyi verdigine, hayalini kurdurduguna göre; O (cc) bunlari gerçeklestirecektir. Su halde ahiret haktir ve yasanacaktir.

ASIRI TÜKETIM VE ALISVERIS ÇILGINLIGI
RUKIYE KARAKÖSE

Insan “homo ekonomikus” olarak tanimlanmadan çok önce de bir seylere “sahip olma”yi seviyordu kuskusuz. Sevmenin ötesinde bir zorunluluk bizim için “nesnelere sahip olmak.” Yasamak için birtakim nesnelere sahip olmak durumundayiz. Ama kendini sadece mülkiyeti ile tanimlamak ve kendine bunun üzerinden deger biçmek modern zamanlarin hastaligidir.
Etrafiniza bir bakiniz, insanlarin konustugu konulara… Ya alip sattiklari nesnelerden ya da alip satmayi hayal ettikleri nesnelerden bahsettiklerini görürsünüz. Mütemadiyen evler, arabalar aliniyor, yenileniyor. Almakla da bitmiyor is, ondan sonra da mesela dekorasyona, dizayna aklini takip “surasina tadilat yaptirmali, burasini da modifiye etmeli” diye diye ömürler tükeniyor. “E insaniz, ihtiyaçlarimiz var. Hiç mi bir sey almayalim?” diyenlerimiz olacaktir. Ancak ihtiyaca binaen bir sey edinmek ve ondan sonra hayli zaman o konuyu dert etmemek ayridir, ihtiyaçlarin hiç ama hiç bitmemesi(!) ve sürekli dilimizi/gönlümüzü mesgul etmesi, dünyamizi kaplamasi ayridir.

DÜNYADA SÜS, AHIRETTE YÜK
ISMAIL ACARKAN

Arifler en büyük huzur ve sevincin Allah’in yakinligi ile mümkün oldugunda ittifak etmislerdir. Bu yüzden dünya süsü olan giyim kusam, ev ve tasit konusunda ölçülü ve mütevazi bir hayat yasamislardir. Su hadis-i serif onlarin hayatinin tam bir ölçüsü gibidir: Bir gün Resulullah’in huzurunda dünya nimetlerinden bahsediliyordu. Bir süre sonra Resulullah söyle buyurdu, “Duymuyor musunuz, anlamiyor musunuz? Süphesiz mütevazi giyinmek imandandir.” (Ebu Davud 4; 75, Ibn Mace 2; 1379) Peygamberimiz bir baska sözünde de bu gerçegi vurgular. “Süphesiz aziz ve celil olan Allah, giydigine pek aldirmayan mütevazi kimseleri sever.” (Beyhaki, Adab; 348)

TÜKETIRKEN TÜKENMEYELIM, ISRAFTAN TASARRUFA
SALIH KADRI OGUL

Cenabi Allah, insana birçok nimet ve yetenek lütfetmistir. Fakat bu arada bu yetenek ve nimetleri kullanirken asiriya kaçmamali, nimete sükretmeli daha net bir ifadeyle israfa kaçmamalidir. Sükreden kisi, nimetin asil sahibini bilir, asil sahibi bilen ise varliktan dolayi azginlik ve simariklik gibi kötü vasiflari sebebiyle helaklari Kur’an-i Kerim’de ibretli bir sekilde bize anlatilan önceki ümmetlerin düstügü hataya düsmez. Niçin yaratildiginin suurunda olur ve israftan kaçinir. Gereksiz ve ölçüsüz yapilan her türlü harcama israftir. Zannettigimiz gibi israf, sadece suyu fazla akitmakla veya ekmegi çöpe atmakla sinirli degildir. Allah’in bizlere verdigi yetenek ve kabiliyetlerin de yerli yerince degerlendirilmemesi israf ve günahtir.

KANAAT TÜKENMEZ BIR HAZINEDIR
HAMZA TOPRAK

Zühd, zahitlik Islam ve tasavvuf tarihinde müstesna yere sahip bir kavramdir. Imam Beyhaki Kitabü’z-Zühd adli eserini yazarak bu konuda hayattan en güzel örnekleri her çag için rehber olacak tarzda ortaya koymustur. Imam Beyhaki hakkinda alimlerin, “Alimlerin yolunca gitti, az ile yetindi.” “Dünyalik az bir seyle yetinen biriydi.” “Haramlardan son derece kaçinan bir zahid idi.” gibi güzel sözleri ondaki ilim ve hayat bütünlesmesini aksettirmektedir.
Zühd, bütünüyle dünyadan el çekmek olarak degil, elindekiyle yetinmesini bilmek olarak tasavvuf hayatinda merkezi önemini korumustur. Büyük sufilerin yasadigi ve tavsiye ettikleri hayat zühd, zahitlik gibi kelimelere sigdirilsa da aslinda onlar bir hayat nizami olarak tasavvufu yasamislar ve anlatmislardir. Dünya, dünyalik, dünya mali gibi kavramlar karsisinda agir bir imtihan her zaman bizleri bekler. Tasavvuf büyükleri dün oldugu gibi bugün de dünya karsisinda kalbi koruyan, kalbin sevgisini dünyadan ebedi olana yönlendiren bir tutum izlemektedirler.

(Dosya yazilarinin tamami Ilim ve Irfan dergisi Subat sayisinda.)

Muhterem Müslümanlar, sahabe-i kiramdan rivayet edildigine göre Ramazan-i serif yaklastiginda...

Mübarek Ramazan ayinin gölgesi üzerimize düstü. Çok sükür yeniden ulasiyoruz bir kutlu zaman dilimine....

Ilim ve Irfan dergisinin Mart 2024 sayisi Ramazan dosyasiyla çikti....

IRFAN BASIM YAYIN DAGITIM SAN. VE TIC. LTD. STI.
Zafer Mahallesi Kurultay Sokak No:1/6 Yenibosna | Bahçelievler / Istanbul | Telefon: 0(212) 694 98 98
Copyright © 2012-2016