ILIM VE IRFAN | Haziran | 2016 | DIGER YAZILAR
KIRKAMBAR
M. NEZIHI PESEN

ORUÇ BIZI IMAR EDER

Oruç bize uzatilan bir iptir. Melekuttan uzatilan bir ip. Ona tutunan her Müslüman bir degisim geçirir. Biz o ipe tutundukça degisim devam eder. Dünyevi yükler hafiflemeye baslar. Hatta bizdeki dünyevilik orani düser. O iple hirs ve sehvet azalir. Öyle azalir ki masivaya bakisimiz ve yönelislerimiz nadirlesir. Eger farz oruç, Ramazan’i asip diger aylara da sirayet etseydi kuslarla konusmamiz, karincalarla konusmamiz, onlarla anlasmamiz çok sasirtici olmazdi.
Oruç, kevnü fesat âleminde yasayan biz Müslümanlari fesattan alikoyan bir manevi mimardir. Onunla nurani ve manevi bir tekevvüne tâbi tutuluruz. Allah rizasi için tutulan oruçla biz dahi yapiliriz. Imar ediliriz, mamur hale geliriz. O gelmeseydi çok Müslümanin, dünyanin kandirmaca ve aldatmacasina daha kolay kapilacagini ve yakasini ondan kurtarmakta çok zorlanacagini zannediyorum. O müsfik bir uyaricidir. O bagislari bol Sultan’in ayidir. Onun gereklerini yerine getirmek için gece kalkana, gündüz kendisini durdu¬rana büyük mükafatlar, ecirler verilecektir. Oruç son ve tek geçerli seriat’in, matematigi, hesabi, gücü, planlari geçersiz kilan ikinci emridir. Tutacagiz onu ve sihhat bulacagiz. Sahih bir bakisa, nazara kavusacagiz. Kalbin pasi silinecek. Nefsin yaniltici gücü atilim hakkini ruha devredecek.
Oruç bir büyük müjdedir, bagistir. Onu kaçiran sadece o ay için degil, bütün bir yil için gerekli olan bereketli yagmurlardan mahrum kalmis sayilir. Ben nice defa kalbin o açliktaki zorlukla sifa bulduguna sahit oldum, bunu tecrübe ettim. Ramazan orucu için Allah’a çokça sükretmek ve her güne gerçekten O’nun (cc) bizi affedecegi bir gün olarak umut baglamak. Madem Allah bizi oruçla, imsakla bagliyor biz neden O’nun (cc) vaad ettigi rahmet, magfiret ve kurtulusa baglanmayalim, yapismayalim?

HEDIYELESMEK MUHABBETI ARTTIRIR, KARDESLIGI PEKISTIRIR
PROF. DR. ALI AKPINAR

Kur’an’da iki ayette hediye kelimesi geçer. Bu ayetlerde Hazret-i Süleyman’a Sebe krali¬çesinin gönderdigi hediyelerden ve Hazret-i Süleyman’in bu hediyelere karsi tavrindan söz edilir. Anlatilan bu olay da gösteriyor ki hediyenin tarihi, insanlik tarihinin derinliklerine kadar uzanir. Hediye kelimesinin açikça geçtigi ayetler söyledir: “Sebe kra¬liçesi (Belkis) dedi ki, ‘Hükümdarlar bir ülkeye girdiler mi, orayi bozarlar, halkinin sereflilerini alçaltirlar, evet böyle yaparlar. Ben onlara bir hediye göndereyim de bakayim elçiler ne ile dönecekler?’ Elçi, hediyelerle Süleyman’a gelince o, eliçiye dedi ki: Siz bana mal ile yardim mi etmek istiyorsunuz? Allah’in bana verdigi, size verdiginden daha iyidir. Hediyenizle ancak siz sevinip övünebilirsiniz.” (Neml 34-36)
Kur’an’in anlattigina göre Hazret-i Süleyman, günese tapan Sebe kraliçesine, halkiyla birlikte emrine itaat ederek teslim olmalari için bir mektup gönderir. Mektubu alan kraliçe, Hazret-i Süleyman’a bir hediye göndererek onun gönlünü almaya çalisir. Hazret-i Süleyman ise, hediyeyi kabul etmez ve çok büyük bir orduyla üzerlerine gelip onlari perisan edecegini söy¬ler. Bunun üzerine kraliçe Hazret-i Süleyman ile bizzat görüsmeye gelir. Görüsme sonunda da Müslüman olur. (Neml, 20-44)

MÜRITLERIN YOL EDEPLERI: ADABÜ’L-MÜRIDIN
ZAHIT YAKIN

Tasavvuf yoluna intisap edenlerin uymalari zaruri olan adap ve erkandan, seyr-ü sülûk sürecinde takip edilmesi icap eden hususlardan, mürside ve ihvana karsi takinilmasi gereken tavirlardan bahseden ve müritlere yol gösteren eserlere adabü’l-müridin, adabü’l-mutasavvife veya tarikatname gibi isimler verilmistir.
Ebü’n-Necip Ziyaüddin Sühreverdi’nin Adabü’l-Müridin adli eseri bu kitaplardan biridir. Ilk tarikatlarin tesekkül ettigi Miladi 12. asirda Bagdat’ta yasayan Sühreverdi, hem Nizamiye medresesinde müderrislik yapmis, hem de tasavvufi faaliyetlerde bulunmus önemli bir sufidir. O, müritlerle ilgili meseleleri ayrintili ve düzenli bir sekilde kaleme alan ilk mutasavviftir. Adabü’l-Müridin bilindigi kadariyla tasavvuf tarihinde müstakil ola¬rak telif edilen ilk adap kitabidir. Bu açidan, tasavvuf klasikleri arasinda yer almaktadir. Adabü’l-Müridin yirmi dokuz fasildan meydana gelmektedir. Bazi fasil basliklari söyledir: Sufilerin itikatla ilgili görüsleri; ashabü’l-hadis, fukaha ve sufiler; tasavvuf ve edepleri hakkinda; makamlar; haller; sohbet adabi; sufilerin giyim-kusam edepleri; sufilerin evlenme konusundaki edepleri; sathiye, ilim ve akil; sufilerin hastalik halindeki edepleri…

MARIFET YOLUNDA BIR REHBER: MARUF KERHI (KS)
MERVE SAGAN

Asil adi Ebü’l Mahfuz Maruf bin Firuzan el-Kerhi. Irakli zahit ve sufi. Bagdat’in Kerh mahallesinde dogdu. Kaynaklarda dogum tarihi ile ilgili kesin bir bilgi bulunmamaktadir.
Maruf Kerhi, Iranli Hristiyan bir anne babanin çocuguydu. Küçük yasta iyi bir Hristiyan egitimi almasi için rahibe gönderilmisti. Bu egitim süreci içerisinde papazin teslisle ilgili ögretmeye çalistiklarina sürekli karsi çikmis, bu sebeple pek çok kez dayak yemis, en sonunda da hem okulunu hem de ailesini birakip kaçmistir.
Maruf Kerhi (ks), Islam’a girisini ise söyle anlatiyor: “Camiye gittim. Vaaz eden bir zat-i muhterem vardi. Cemaat onu dinliyordu. Söyle diyordu: Kim Allah Teala Hazretlerinden yüz çevirirse, Allah Teala da ondan yüz çevirir. Kim kalbiyle Allah Tealaya kavusmayi arzu ederse ve O’na (cc) kosarsa, Allah Teala Hazretleri onu rahmetiyle karsilar.
Bu zat, Kufe’de vaazini dinledigim Muhammed bin Semmak (ra) idi. Onun sözleri kalbime tesir etti. Cemaat bana bakti, beni Ibn Semmak’a götürdüler, basimi oksadi. Merhaba ey Rabbini arayan, merhaba ey Allah’in sevgisine muhabbetine kavusan kisi dedi. Rahibin bana yaptigini hatirladim, tam bu sirada, rahibin hareketi mi diye sordu, nasil biliyordu. Evet dedim. Bana, Allah Teala Hazretlerine dua et, kabul olur, buyurdu. Allah Tealaya dua ettim. Ögrendim ki, rahip Müslüman olmus, sonra Ibn Semmak beni Imam Ali Riza Hazretlerine götürdü. Durumu anlatti, onun eliyle Müslüman oldum.”
Daha sonra Ibn Semmak’in vesilesiyle Ali Riza bin Musa el-Kazim ile tanismis, onun vasitasiyla Müslüman olmus, uzun bir süre ona hizmet etmis ve onun meva-lisinden kabul edilmistir. Çocuklarinin kaçisina sebep olduklarindan dolayi büyük bir pismanlik içerisinde olan ailesi, çocuklari döndügünde o hangi din üzere ise o dine tâbi olacaklarini söylemistir. Maruf, ailesine dön¬dügünde Müslüman oldugunu söylemis, bu vesileyle ailesi de imanla sereflenmistir.

DENGE, DAIMA DENGE...
MONA ISLAM

Insan, bir yönüyle akil ve ona bagli düsünce, bir diger yönüyle duyu ve ona bagli duygu varligidir. Hayati bu iki uç arasinda bir yerlerde salinarak yasar. Insanin düsünce ucuna dogru gidildikçe keskinlesip sertlestigini görürüz. Bu nedenle duygudan arinmis felsefe ve onun hayata dondurularak uygulanmis bir kalibi olan ideoloji keskindir, serttir, soguktur. Bu sekilde hayati idame ettirmeye çalistiginizda acimasizlasir, keskin köseli, kurallar adina insan harcayan biri olur çikarsiniz. Zira hiç kimse bir felsefe kitabi gibi düsünmemekte ve bir ahlak kitabi gibi yasamamakta¬dir. Kitaba bakarak insanlarin üstünü çizmek kolaydir. Halbuki kitaplardir insana bakilarak alti çizilecek olanlar. Insan yasayan varliktir, kitabi olanin dogrulugu insanla sinanir, tersi ise kiymetleri alasagi etmektir. Buradaki çaba insanüstü bir performansla yasama çabasidir. Insan dünyasinda melekler gibi salt akil varligi olma gayreti, aslinda salt insanlardan ayak takimi gördügü bir kismina degil, tümel olarak insan varligina karsi bir küçümsemedir. Oysa ne insan yeteneklerini kuvveden fiile çikardiginda melekten asagidir, ne de etten kemik¬ten zamanla mekanla mukayyet varligin melekiyete takati vardir. Melekler göktedir, uzaktir, insan ise yerdedir, yanimizdadir. Uzaktakinin hayaliyle yakindakini hakir görmekse sikça yapilan büyük bir hatadir.

VARLIKTAN YOKLUGA BIR SEYRÜSEFER
AHMET EDIP BASARAN

Ilim irfan ehlinin bas taci ettigi bir cümle vardir, bilirsiniz: Kendinde olmak küfür, kendinden geçmek imandir.
Insanin varlik ve yoklukla olan hesaplasmasi bu temel mesele üzerinde odaklanir. Çünkü hakikati arayan, askin menfezinde kiyasiya bir savas veren insan, varlikla olan mücadelesini ilk elde kendi üzerinde verir. Kendi mevcudiyeti ve mesuliyeti çerçevesinde kopan bir savastir bu. Ben ve benlik algisinin kibir daglarina dönüsen hercümerci içinde insan kendinden kendini bosaltamaz. Bu bosaltmayi tasavvuftaki tevbe ve tez¬kiye kavramlarini karsilar. Bu yüzden asil mücadele ve mücahede insanin kendi nefsiyle olanidir. Ben, çünkü evrenin en tehlikeli zamiridir. Içimizdeki seytani dirilten, içimizdeki seytana içimizde yürünecek yollar açan zamirdir ben. Bir zamirden daha çok bir zehir belki de. Bu zehri alan insan varlikla övünür, yoklukla üzülür. Halbuki bu dünyadan uyanisimiz ve dolayisiyla kendimizden uyanisimiz bu övünme ve üzülme eylemlerinden kurtulmakla baslar. Çünkü dünya ne övülecek ne de üzülecek bir yerdir. Dünya olsa olsa bir gurbettir ve bu gurbette insanin yapip yapabilecegi en sahih eylem özlemektir.
Ahrar, tam da yukarda zikrettigimiz hislerin merkezinde dolasan bir roman. Insani çepçevre saran gerçekligin, hakikate ve insanin bu dünyadaki bitmek bilmeyen arayislarina müteallik yansimalari, izleri var romanda.
Rafet Elçi, 639 sayfalik bu uzun anlatisinda varlik denizlerinden yokluk irmaklarina uzanan genis bir insanlik cografyasinda geziniyor. Dogrusu kisileri, olaylari, arayislari oldukça zengin bir tarihsel kesitin bir roman kurgusu içinde aktarimi oldukça zor ve mesakkatli bir ugras. Rafet Elçi, üslubundaki sadelik ve anlattigi kisi¬lere ve olaylara dair vukufiyetiyle bu zor ve mesakkatli ugrasin altindan basariyla kalkmis diyebiliriz.

GÜZEL KOKUNUN ÖZÜ DE GÜZELDEN OLUR
KEMAL ÖZER

Yazla birlikte pek çok kimse zayiflama ve güzellesme çabasina girisecek. Ter ve kokulari bastirmak için parfümler kullanacak, denizlere kosacak ve buralarda günes kremleri gibi ürünlere yönelecek.
Oysa bu ürünlerin çogu faydadan çok zarar veriyor. Çünkü içeriklerinde kortizon, toksik kimyasallar ve agir metaller var. Saglik Bakanligi geçtigimiz ay, 336 koz-metik üründe inceleme yapti. Sonuç vahim.
Bu ürünlerden 208’i hiçbir açidan mevzuata uygun çikmamis. 573 tibbi cihaza yönelik incelemede ise 297’sinin uygunsuz ve güvensiz oldugu tespit edilmis. Hayati hiçe sayan kozmetik firmalarina 279 bin, tibbi cihaz firmalarina ise 3 milyon 294 bin lira ceza kesilmis.
Maalesef, bu firmalar üretmeye, satmaya devam edecek, toplum da kullanmaya. Kesilen cezalar ise kazancin yaninda çerez parasi gibi. Meselenin bilgi, ahlak, ekonomi, sihhat ve mevzuat olmak üzere bes yönü var.
Hepsi konumuz olmadigi için biz bilgi, ahlak ve sihhat yönüne temas edecegiz. Hasa, yaratilista bir sorun mu var ki, insanlik güzellesme derdine düstü? Ya da onun güzellesme sandigi sey aslinda çirkinlesme olmasin sakin. Kadinlarin önemli bir bölümü nehyedilmesine ragmen, kaslarini ya kismen ya da tamamen aldiriyorlar ve dövme yaptiriyorlar.
Halit Ziya Usakligil, Ruhun Lisan adli eserinde bu hususu söyle izah eder: “Kaslar özel bir sinir üzerine yerlestirilmis olup onun vasitasiyla hareketlidirler; yalniz inip kalkmak hareketi diger sinirlerin yardima katilmasiyla meydana gelmis olur.” Meshur ressam Le Brun ise diyor ki: “Kaslarda öyle hareketler vardir ki, ruhun hemen bütün hallerine tercüman olur.”

(Yazilarin tamami Ilim ve Irfan dergisi Haziran (2016) sayisinda.)

ILIM VE IRFAN DERGISI
GÜLBAHÇE ÇOCUK EKI

MINIKLER ORUCUNU ÖGLEN EZANINDA AÇABILIR!
ARIF DEDE

Canim evlatlarim,
Hanginizin ismi Ramazan? Aaa, çogunuzun adi böyleymis.
Hepimizin çok sevdigi bir aya geldik, Ramazan ayi.
Artik büyüyorsunuz. Simdi çocuklugunuzun en güzel zamanlarini yasiyorsunuz. Çünkü, sicak günler geldi, okullar bitiyor, yaz tatili geldi. Her yer mis gibi tabiat kokuyor ve sizler bu güzel günlerde oruç tutuyorsunuz.
Bazilariniz henüz daha küçük oldugu için orucunu aksam ezanina kadar tutamayacak. Öglen ezaniyla birlikte orucunu açacak yani güzel güzel yiyip içecek. Sonra aksama kadar yine oruçlu olacak. Bu oruç büyükler için degil, minikler için. Biz bu oruca tekne orucu deriz çocuklar, siz ne diyorsunuz acaba!
Bakin bir etrafiniza, büyüklerinize hepsi nasil sevinçli, mutlu. Çok sükür herkes oruçlu. Camiler dolup tasiyor. Sizler en güzel günlerinizi, en mutlu anlarinizi yasiyorsunuz. Sokakta, evde, camide tam bir bayram sevinci, havasi var. Orucumuzun ödülü olarak bayrami da kutlayacagiz. Gelsin harçliklar, sekerler, güzel günler.... Tam on bir ay geldi ve geçti. Hiçbirisinin gelisine Ramazan kadar sevinmedik. Çünkü bu bütün Müslümanlarin ayi, bayrami.
Oruç her sene ayni günlere denk gelmiyor. Bir zaman sonra soguk kis günlerinde de oruç tutacagiz. Her zamanin orucunun ayri bir bereketi, güzelligi var.

DONDURMALARI IFTARDAN SONRA YIYELIM!
CESUR KÜÇÜK

Çilek, kiraz, karpuz ve deniz mevsimi geldi. Yaz mevsimi geldi. Havalar iyice isindi artik. Tabiat yemyesil oldu, canlandi. Kuzular, koyunlar, oglaklar, keçiler kirlara çikiverdi.
Okullar yakinda kapanacak. Karnelerimizi alip uzun bir tatile çikacagiz. Hepimiz hak ettik bu tatili. Ama bir dakika. Bu yaz tatilden daha önemli bir gündem maddemiz var. Hazir misiniz çocuklar? Kimler tahmin etti bakalim. Tahmin edemeyenler için biraz ipucu verelim. Sahur, iftar, susuz günler, huzur ve sicak pide… Evet, hepiniz bildiniz. Ramazan geldi.
Ramazan bu sene okullarin açik oldugu bir zaman denk geldi. Günler de uzun. Aksam ezani çok geç okunuyor. Okulda kosturup oynamayi da seviyoruz. Beden egitimi dersinde top oynamayi kim sevmez ki zaten. Ya futbol oynadiktan sonra kana kana içtigimiz su gibi güzel olan ne var? Sicak günlerde dondurma yemenin tadina doyulur mu peki?
Ama bu sene biraz ara verecegiz galiba sevdigimiz seylere. Ya da bir kolaylik bulalim. Mesela iftardan sonra yiyelim dondurmalari. Oyunlarimizi teravih namazina gittigimiz caminin büyük bahçesinde oynayalim. Gün sicakligini aksamin serinligine birakirken huzurla bekleyelim aksam ezanini. Oyunlara ve derslere bir çare bulduk, öyleyse biraz Ramazan ayinin ruhuna girmeye çalisalim.

MUHSINE’NIN GÜNLÜGÜ
ESRA KÜÇÜK

5 HAZIRAN PAZAR
Çok heyecanliyim çok, sevgili günlük! Çünkü yarin Ramazan’in ilk günü ve bu gece ilk sahura kalkacagiz. Bu sene ilk defa Ramazan ayinin tamamini tutacagim insallah. Geçen senelerde hep ara vererek tutmustum. Ama artik büyüdüm, tamamini tutabilirim. Eminim kolay geçecektir. Zaten oruç tutmayi seviyorum ben. Tamam, öglen saatlerinde iyice acikiyor insan. Hele aksama dogru artik halden düsüyorum. Ama orucun getirdigi farkli bir hal oluyor ya hani üzerimizde. Sakin, dingin, telassiz gibi… Iste o hali çok seviyorum ben. Oruç herkesin mutlaka tatmasi gereken bir sey bu yüzden. Bu yüzden tüm dünyada Müslüman olmayanlar bile orucun verdigi duygular için tutarlarmis zaten zaman zaman.
Bu arada bu aksam ilk teravih namazini da kildik. Mahalleden arkadaslarimla hep birlikte gittik. Cami de doluydu. Uzun sürüyor, biraz yoruluyorum aslinda ama yine de çok zevkli oluyor teravih namazlari. Insanlar gruplar halinde camiye dogru yürüyor, namaz sonrasi bir cami dolusu insan dagiliyor filan… Ramazan ayinin güzelligine güzellik, maneviyatina maneviyat katiyor bence. Biz de bu aksam ailecek gittik teravih namazina. Çikista da babam dondurma ismarladi bize, oh mis! Neyse ben yatip uyuyayim günlükçügüm, sahura kalkacagim malum.

FARE FASOL
MELIH TUGTAG

Bir Dilim, Iki Dilim, Bes Dilim Peynir

Sevgili peynirler, degerli peynir severler ve kiymetli ögrenciler…
Her güzel seyin bir basi, bir de sonu vardir.
Bu giris çok saçma ve klise oldu di mi? Zaten bu dünyadaki her seyin bir basi ve bir sonu var. Bazen konusurken de böyle oluyor. Anlatmak üzere oldugum seyi aslinda anlatmak istemiyorsam, lafi gereksiz cümlelerle uzatirim. Sanki geciktirince her sey iyilesecek gibi gelir. Halbuki söylenecek söz dilde durmaz. Bunu biliyorum.
Yazilacak yazi da kalemde durmaz. O zaman daha fazla gevezelik etmeyelim. Anlasilan bu animi size anlatmam kaçinilmaz.

ÇITIPIT GÜNLER
BETÜL NURATA

Hep duyuyordum ama ilk defa yakindan tanik oldum. Bu, annemin sayesinde oldu.
Bu sene mukabele bizim evde kizlar!
Nee? Gerçekten mi? Mukabele ne demek?
Bir teyze Kur’an okur ve digerleri de kendi kitaplarindan onu takip eder. Böyle dedi annem. Tipki melekler gibi. Melekler mii, bizim teyzeler mi?
Hii, dedim. Iyi bir seymis. Tembellikten okumayanlar için de iyi bir çözüm gibi geldi bana.
Güldü annem. “Yaani!” dedi. “Birlik olunca her sey daha kolay ve bereketli.”
Annem bunlari anlatirken mutfaktaydi. Pogaça börek yapiyordu. Yani oruçlu degildik o günlerde. Bizim teyzeler çok tedbirli. Yetistiremezsek naapariz, diye birkaç gün önce baslattilar mukabeleyi. Bizim teyzeler gerçekten çok akilli.
“Ben mukabeleye katilmam ama sana yardim ederim.” dedim anneme.
“Sen bilirsin.” dedi annem. Bizimkiler bu tür seyler için zorlamaz bizi. Ama ne yapip eder onlarin dedigine geliriz. Bunu nasil basariyorlar hiiiç anlamiyorum.

(Yazilarin tamami Ilim ve Irfan dergisi Haziran (2016) sayisi GÜLBAHÇE ekinde.)

Muhterem Müslümanlar, sahabe-i kiramdan rivayet edildigine göre Ramazan-i serif yaklastiginda...

Mübarek Ramazan ayinin gölgesi üzerimize düstü. Çok sükür yeniden ulasiyoruz bir kutlu zaman dilimine....

Ilim ve Irfan dergisinin Mart 2024 sayisi Ramazan dosyasiyla çikti....

IRFAN BASIM YAYIN DAGITIM SAN. VE TIC. LTD. STI.
Zafer Mahallesi Kurultay Sokak No:1/6 Yenibosna | Bahçelievler / Istanbul | Telefon: 0(212) 694 98 98
Copyright © 2012-2016