ILIM VE IRFAN | Haziran | 2021 | DIGER YAZILAR
YUNUS EMRE'DE TASAVVUF VE AHLAK
PROF. DR. MUSTAFA KARA

Yunus Emre’yi hazirlayan tasavvufi eserlerin ilk halkasi, XI. yüzyilda Kuseyri’nin Risale’si, Hücviri’nin Kesfü’l-Mahcub’u ve özellikle Imam Gazzali’nin (v. 1111) Ihya’si ile tamamlanmistir. Ihya’nin son cildinde konumuzu ilgilendiren iki ana baslik vardir: Mühlikat, Münciyat. Yani insanin manevi hayatini tehdit eden huy ve davranislar ve mü’minin ahlaki dünyasini ihya ve imar eden ilke ve esaslar. Tasavvufi terimleri Türkçe manzumelerle ifade etme konusunda öncelik bilindigi gibi Mesayih-i Türk’ün Serhalkasi olarak bilinen Ahmet Yesevi’ye ve onun yolunu izleyen Horasan erenlerine aittir. Divan-i Hikmet’i Yunus’un okuduguna dair kesin bilgimiz yoksa da Yunus’un Divan’inda benzer misralarin oldugu açiktir. Bu durumu ayni dinin, ayni cografyanin insani olduklari için normal karsilamak gerekir.

HAZRET-I HAMZA
DOÇ. DR. IBRAHIM TOZLU

Hazret-i Hamza Müslüman oldugunda müminler, Erkam’in evinde toplanip ibadet ediyorlardi. Onun da aralarina katilmasiyla kuvvetlenmisler, müsrikler ise cesaretlerini kaybetmislerdi. Artik Medine’ye hicretle birlikte baslayan er meydani Bedir’de, Uhud’da Hamza’nin (ra) secaati, kahramanligi dillere destan olacak ve sahabe-i kiram onun sehadetiyle mersiyeler söyleyecekti. Asirlar sonra nice mü’min Hamzaname adiyla sayisiz destanlari onun için yazacak, nice pehlivan, “Bizim pirimiz Hamza” diyeceklerdi. Kahramanlik onun saniydi. Efendimizin etrafinda, cenk meydaninda döne döne kiliç sallardi. Müslüman olur olmaz Efendimiz (sas), yanina çocuk yasta alip büyüttügü Zeyd bin Harise ile onu kardes yapmisti. Her ne vakit bir sefere çikacak olsa varini yogunu kardesiyle paylasirdi. O hakikaten serdengeçtiydi.

YARATILISTAKI KUSURSUZ GÜZELLIK: EL-BARI
AHMET EDIP BASARAN

Yaratilistaki kusursuz güzellik; varligin dile gelisi, çiçeklenisidir. Islam sanatlarinin çikis noktasinin hüsn kelimesi oldugunu göz önünde bulundurursak, kulun yapip ettigi bütün sanatsal eylemlerinin köklerinde de isbu ihsan kavrami vardir. Insan, kul olarak kendi varlik ve anlam haznesi ne kadarsa o mikyasta gördügü güzellikleri resmetmeye çalisir. Hiç süphesiz en büyük, en güzel, en kusursuz yaratici Cenab-i Hak’tir. O’nun yaratisinda hiçbir noksan veya eksik kisim yoktur. Bu çerçevede O (cc), en yüce sanatkardir da ayni zamanda. El-Bari isminden alacagimiz ders, ilk elde bu kusursuz güzellik kavramidir. Eger bir mükemmellikten ve kusursuzluktan bahsedeceksek bu sadece ama sadece O’na (cc) has bir sifattir. Insanin bütün yapip etmeleri kendi bünyesinde bir eksiklik, bir ariza barindirir.

PEYGAMBER EFENDIMIZIN DILIYLE RAHIP CÜREYC HADISESI
SAMI BAYRAKCI

Zaman zaman çok sig düzlemlerde tartisildigina sahitlik ettigimiz kerametlerin varligi konusunda bu rivayet, açik bir delil niteligindedir. Allah, diledigi kullarinin eliyle, diledigi zaman kendi koydugu kurallari aksi istikamette isletebilir. Bebeklerin konusmamasi sünnetullahin geregi iken, bu hadisede oldugu gibi Allah, salih bir kulunu temize çikarmak için bu kurali belirli bir süreligine çalistirmayabilir. Allah’in hem insanlar hem de diger varliklar üzerinde diledigi sekilde tasarrufta bulunmasi, kuvvet ve kudretinin bir tezahürüdür. Muhammed bin Sirin kanaliyla rivayet edilen bir hadise göre, Cüreyc hadisesine benzer sekilde, tarih boyunca besikte üç bebek konusmustur ki bunlardan biri Hazret-i Isa, digeri Cüreyc hadisesindeki çocuk, üçüncüsü de Beni Israil’den bir kadinin çocugudur. (TDV Islam Ansiklopedisi, c. 8, s. 137) Cüreyc hadisesi; anne ve babaya itaatin önemini, farz olmamak sartiyla kilinan namazin anne veya baba çagirdigi zaman bozulup onlara cevap verilebilecegini, anne ve babanin evladina bedduasinin neticelerini, insanin özü dogru olursa, aleyhinde kurulacak tuzaklarin ona zarar veremeyecegini gösteren hikmetlerle doludur. (Riyazüs Salihin, Hadis-i Serif Tercümesi, Erkam Yayinlari)

KUSUR GÖRMEK KUSURUN KENDISIDIR
MONA ISLAM

Insanlari kusurlu görmemize yol açan üçüncü norm ise bizim kendi mizacimiz, benligimiz, kendi hikayemizdir. Insanlar bir anne-baba tarafindan belirli bir yetistirme tarzi içinde büyütülür. Her çocuga belli eylemler dogru veya yanlis diye ögretilir. Bu alanda dogru ve yanlis o çocugun anne-babasinin kisisel tercihleri, ihtiyaçlari, mizaçlari yahut onlarin yetistirilme tarzlariyla ilgilidir. Bu durumdaki kusur görmeler ekseriyetle arkadasliklarda veya evliliklerde yasanan sorunlar biçiminde açiga çikmaktadir. Arkadaslarin yahut kari-kocanin her biri bir digerini kendi anne-babasinin, kendi yetisme tarzinin normuyla ölçüp degerlendirmekte ve zihnindeki norma uymadigi yerde kusurlu görmektedir. Bazen bu ayni anne-babanin yetistirdigi kardesler arasinda bile görülebilir. Bu durumda ölçüp biçen, kusurlu görmeyi saglayan norm, kardeslerin her birinin mizaciyla, yetenekleriyle, kendi kisisel hikayesiyle belirlenir. Benim yaptiklarimi yapamayan kardesim basarisizdir, bana ters gelen davranislar ona dogru geliyorsa, onda bir sorun vardir. Hatta bazen anne-babalar bunu kardeslerden birinin mizacini norm kabul ederek digerine yaparlar: “Bak agabeyin nasil yapiyor, sen niye böyle degilsin?” Bu durumdaki kusur görme, zannimca, en kusurlu kusur görmedir. Her insanin ayni ortamda bile büyümüs olsalar mizaçlari, yetileri, hikayeleri farklidir, bu da ayni olgu ve olaylar karsisinda farkli davranmalari anlamina gelir. Burada görülecek bir kusur varsa insanlarin bakis açisindadir. Peygamberler disinda bir insani digerine rol model, norm gibi sunmak hatasina düsmektedirler. Peygamberlerin çoklugu nazara alindiginda onlarin dahi çok farkli mizaçlarda kemâl örnekleri, farkli farkli normlar olarak hayat sahnesine çiktiklari görülecektir. Öyleyse kâmiller söz konusu oldugunda bile tek bir rol model yoktur. Insanlari bize uymuyorlar diye kusurlu göremeyiz.

ZOR BIR SINAVDAYIZ
GÖKHAN ERGÜR

Zor zamanlarda birakmak, pes etmek, terk etmek, teslim olmak kolaydir ve bu, akla ilk gelen, tehlikesiz fakat insana pek de yakismayan bir yöntemdir. Evet dagilmak, dagitmak zahmetsizdir oysa aciyi yasayip, anlamak ve ortaya bir irade koyup, “Bu aciyla nasil bas edebilirim?” sorusunu kendimize sormak asil maharettir. Kendisine bu soruyu soranlar ve cevabi için harekete geçenler kendi hayatlarinin kahramani olmus, kendisinin ve çevresinin hayatini degistirmistir. Bunu yapmak için sahip olmamiz gereken en büyük güç ise sabirdir. Sabir; acida, yoksullukta, haksizlikta kisacasi zor zamanlarda insanin kendisini tutmasi, iradesine hakim olmasidir; hayatta karsimiza çikan zorluklara karsi sükunetimizi ve sogukkanliligimizi muhafaza ederek dayanma, direnç gösterme kapasitemizdir. Ahlaki bir terim olarak sabir, sözlükte: “üzüntü, basa gelen sikinti ve belalar karsisinda direnç gösterme; olumsuzluklari olumlu kilmak için gösterilen metanet” olarak tanimlanir ve bu tanim aslinda sabrin aktif bir eylem olduguna isaret eder. Dünya yolculugumuzda, ikili iliskilerimizde, sosyal hayatimizda, kisacasi yazgimizda karsilastigimiz olumsuz durumlar ve zorluklara karsi feveran etmeden, kontrolü kaybetmeden bu olumsuzluklara dayanmak, çözüm yollari aramak sabretmenin kendisidir.

Muhterem Müslümanlar, sahabe-i kiramdan rivayet edildigine göre Ramazan-i serif yaklastiginda...

Mübarek Ramazan ayinin gölgesi üzerimize düstü. Çok sükür yeniden ulasiyoruz bir kutlu zaman dilimine....

Ilim ve Irfan dergisinin Mart 2024 sayisi Ramazan dosyasiyla çikti....

IRFAN BASIM YAYIN DAGITIM SAN. VE TIC. LTD. STI.
Zafer Mahallesi Kurultay Sokak No:1/6 Yenibosna | Bahçelievler / Istanbul | Telefon: 0(212) 694 98 98
Copyright © 2012-2016