SAADETTIN ACAR | Temmuz | 2019 | BASLARKEN
Müslüman’in temel ilkesi sudur: Insana kalacak olan biriktirdigi degil dagittigi / infak ve ikram ettigidir. Bundan dolayi biriktirip yigmak için degil, infak ederek, sadaka vererek Allah’in rizasini kazanmak için çabalar ömrü boyunca. Dünyayla iliskisi su iki cümlede özetlenebilir: Helalinden kazanmak ve infak etmek. Yani Müslüman bir taraftan geçimini temin etmek için çalisacak, öte yandan infak ederek de kazandigini temizleyecek. Çünkü infak etmek, kazandigini çer çöpten arindirmaktir. Mal biriktirmek, servet yigmak Müslüman’in asla hedefledigi bir sey olmayacak. O dünya hayati boyunca su uyariyi asla hatirindan çikarmaz: Mali-mülkü, serveti biriktirip sayanlara veyl olsun! Onu infak ve sadaka ile temizlemeyenlere yaziklar olsun!
Öyleyse iki önemli husus var, dikkat edilmesi gereken:
Çalisarak elde ettigimizin helal ve temiz olmasina özen gösterecegimiz gibi, kazancimizda var olan yoksullarin hakkini da teslim edecegiz. Evet, yoksulun hakki. Allah Teâlâ öyle tanimliyor çünkü. Çünkü veren bir lütufta ve ihsanda bulunmuyor, baskasina ait bir borcu eda ediyor sadece. Müslüman’in infakta dikkat edecegi ince bir noktadir burasi. Bu suurla hareket ettiginde, verirken basa kakmak gibi Allah Teâlâ’nin yasakladigi bir davranisa tevessül edemez. Bu tür bir vermenin infak ve sadaka olmayacagini, vereni daha büyük bir felakete sürükleyecegini bilir ve bu noktada dikkatli olur. Bu birinci nokta. Ikinci mühim nokta da sudur: Müslüman infak esnasinda onu bekleyen en büyük tuzaklardan biri olan riyaya karsi uyanik olur. Verirken gösteris için; “görsünler, desinler, övsünler” diye verenler, yaptiklarinin karsiligini bu dünyada isteyenlerdir. Dogal olarak da onlarin Allah’tan bir beklentilerinin olmamasi gerekir. Hatta riya gizli sirk kabul edildigi için, böylelerinin verdikleriyle cehennemi satin aldiklarini bile söylemek mümkün. Maazallah.
Öyleyse bazen infak etmeyerek Allah’in gazabina ugrayacagimiz gibi bazen de verdigimiz halde insanlarin takdirini kazanmayi arzuladigimiz için yine Allah’in azabindan kurtulamayiz.
Müslüman, Allah Teâlâ’nin mülkü, gücü ve iktidari insanlarin ve topluluklarin arasinda dolastirip durduguna iman etmistir. Azginlik yapanlardan, nimetin sükrünü eda etmeyenlerden Allah’in onu alacagini ve baskasina verecegini bilir. Mülkün mutlak manada Allah Teâlâ’ya ait oldugunu bir an bile aklindan çikarmaz. Her seyin ilk, son ve sahibinin O (cc) olduguna inanir. Simdilerde pek göremesek de eskiler bu konuda çok hassas davranir; yazihanelerine, isyerlerinin görünen bir yerine, “Mülk Allah’indir” levhasini asarlardi. Soruldugunda kendilerini emanetçi olarak takdim ederlerdi.
Müslüman daima sunu düsünür: Allah Teâlâ bazen vererek bazen de vermeyerek kullarini imtihan eder. Mahrum birakilan sabrederek, nimete verilen de dagitip sükrederek bu imtihani basarabilir. Bundan dolayi Müslüman elde ettiklerini bileginin gücüyle, zekâsiyla elde ettigini asla düsünmez. Bilir ki Allah vermezse, vermek istemezse hiçbir güç O’ndan zorla alamaz. Rizki takdir ve taksim eden O’dur. Evet, sebepler yaratmistir ama son tahlilde veren O’dur.
Hem nice güçlü kuvvetli, akilli ve yetenekli insan vardir ki geçimini saglamaktan acizdir. Bu yeteneklerden yoksun nice insan da vardir ki dünya nimetleri içinde yüzmektedir.
Öyleyse sebeplere sarilmakla birlikte daima O’na siginacak, O’ndan isteyecegiz. Ve unutmayacagiz: “Çok paranin; helal olsa hesabi var, haram olsa azabi var.” Ayni sekilde, “Çok mal haramsiz olmaz.” sözünün asla öylesine söylenmis bir söz oldugunu düsünmeyecegiz. Tabi su da var: Insan kazanacak elbette, üretecek; bu fitri bir reflekstir. Rabbimizin isaret ettigi gibi, insan yeryüzünü imar edecek çünkü buna elverisli yaratilmistir. Önemli olan dünyaya aldanmamak, ebedîlik duygusuna kapilmamak ve asil yurdu unutmamaktir. Zira o, ticaretinde ahlak ve adaletle temayüz eder, piyasa kurallarina degil hayatinin tümünü kusatan yaradilis gayesine baglidir. Bundan dolayi da hayatinin tüm alanlarinda merhametten, adaletten, ahlaki duyarliktan bir an bile ayrilmaz. Ekonomiyi ve is hayatini kulluktan bagimsiz bir alan olarak görmez, bilakis onu ubudiyet hayatinin tümü içinde degerlendirir.
Vahsi kapitalizmin aksine Islam, insani esyanin ve malin mutlak sahibi ve maliki olarak görmez. O daha çok kullanicisi ve emanetçisidir. Çünkü o inanmistir ki Allah, mali mülkü, iktidari ve serveti insanlar arasinda döndürüp dolastirir. Ve bilir ki mal da Allah’in, onun üzerinde mutlak tasarruf iddiasinda bulunan insan da. Mal biriktirme hastaligi ve tüketim çilginligi insanoglunu sarhos etti. Insan korkunç sonunu kendi elleriyle hazirliyor âdeta. Isin kötüsü; ona yavasla diyecek, hakki ve hakikati gösterecek hiç kimse de yok. Yalnizca Islam kaldi, tüketilmeyen ve son sözünü söylemeyen. Kirlenmeyen bir Islam kaldi su yeryüzünde.

Muhterem Müslümanlar, sahabe-i kiramdan rivayet edildigine göre Ramazan-i serif yaklastiginda...

Mübarek Ramazan ayinin gölgesi üzerimize düstü. Çok sükür yeniden ulasiyoruz bir kutlu zaman dilimine....

Ilim ve Irfan dergisinin Mart 2024 sayisi Ramazan dosyasiyla çikti....

IRFAN BASIM YAYIN DAGITIM SAN. VE TIC. LTD. STI.
Zafer Mahallesi Kurultay Sokak No:1/6 Yenibosna | Bahçelievler / Istanbul | Telefon: 0(212) 694 98 98
Copyright © 2012-2016