| Ağustos | 2014 | DIGER YAZILAR
ÖRNEK DAVETÇI, SADIK DOST: HAZRET-I IBRAHIM
PROF. DR. ALI AKPINAR

Hazret-i Ibrahim, Kur’an’da pek çok ayete konu olmus büyük bir peygamberdir. Kur’an’da onun davetçi yönünü anlatan pek çok ayet vardir. Ibrahim, gönlünü Rahman’a, dilini burhana, malini ihvana, oglunu kurbana, canini nirana vermesini bilen peygamberdir.

O, gönlünü Rahman’a vermis Rahman’in sevdasi gönlünde taht kurmustur. Ne dünya/dünyalik sevdasi, ne çoluk çocuk sevgisi Rahman’in sevgisinin önüne geçebilmistir. Bir ara, yaslilik döneminde sahip oldugu çocuk sevgisi gönlünü mesgul edecek gibi olmus, yüce Allah’in rüyadaki isareti/emri dogrultusunda onu kurban etmeye hazir oldugunu ispat etmistir. Bu yüzden yüce Allah onu dost ilan etmis ve kendisine halil unvani vermistir. Allah Ibrahim’i dost edinmistir. (Nisa, 125) Dogrusu Ibrahim çok içli, yumusak huylu ve kendini Allah'a vermis bir kimse idi. (Ra’d 75)

SÜKÜR, IMANIN YARISIDIR
DOÇ. DR. SELAHATTIN YILDIRIM

Sözlükte sükür görülen herhangi bir iyilige karsi gösterilen memnuniyet ve minnettarlik anlamina gelir. Istilahta ise Allah tarafindan insana bahsedilen duygu, düsünce ve azalari yaratilis gayesi istikametinde kullanmak demektir ki kalple, lisanla ifa edilebilecegi gibi bütün uzuvlarla da yerine getirilebilir. Sükür imanin yarisidir. Diger yarisi ise sabirdir. Yani iman sabir ve sükürden ibarettir. Allah Teala Hazretleri kullarina sükrü emretmis, ziddi olan nankörlükten de sakindirmistir. Imam Kuseyri’ye sükür üç kisimdan ibarettir: 1. Bedenle sükür. Bu, azalari Allah’a itaatte kullanmakla olur. 2. Kalp ile sükür. Bu, kalbi Allah’i tanima ve zikrinin disinda kullanmamaktir. 3. Lisan ile sükür. Bu da lisani Allah’in zikrinde ve methinde kullanmaktir. Sadece lisan ile “Ya Rabbi sükür” demek sükür degildir. Hakîmler sükrü dil ile söylemekten ibaret zannedenleri elbisesini elinde tutup giymeyen günes ve yagmurdan korunamayan zavalli insana benzetmislerdir. Sükür konusunda alimlerin ariflerin ve hakîmlerin ittifakla kabul ettikleri tarif sudur: Sükür elde olani muhafaza etmek, elde olmayana da sahip olmak demektir. Hakîmlerden biri söyle demistir: “Sahip oldugunuz nimetleri sükürle baglayin. Çünkü vahsi hayvanlarin kaçip gittigi gibi nimet de o hizla insanin elinden çikar.”

ADALETIN KESKIN KILICI: HAZRET-I ÖMER
SAADETTIN ACAR

“Hulefa-i rasidin” olarak tabir edilen Resulullah Efendimizden sonraki dört büyük halifenin ikincisi. Adaletiyle ün salan “emir’ül-mü’minin”. Hazret-i Ebu Bekir’den sonra ümmetin en faziletlisi ve Peygamber Efendimizin, ondan sonraki en yakin dostu.

Tam adi Ebu Hafs Ömer bin El-Hattab bin Nufeyl olup Kureys kabilesindendir. Meshur Fil vak’asindan on üç yil sonra Mekke’de dogmustur. Babasi Hattab, annesi Hanteme bint Hasim’dir.

Müslüman olmadan önceki hayati hakkinda çok detayli bilgi bulunmamakla birlikte, eldeki bilgiler göre, keyfine düskün, güçlü-kuvvetli, kötü aliskanliklari olan, gürese, ata ve silaha merakli, pehlivan yapili oldugu anlasilmaktadir. Siire, edebiyata ve güzel konusmaya ilgi duydugu da bilinen bir malumattir.

IMTIHAN DEVAM EDIYOR, RAMAZAN’I UGURLARKEN
SALIH KADRI OGUL

Oruç ibadeti bize ne kazandirdi diye sorulursa hiç tereddüt etmeden, saglam irademiz oldugunu gösterdi, derim. Ramazan ayi, dolayisiyla oruç ibadeti bize çok sey kazandirdi. Bu ayda, insani meziyetlerimizi hatirladik, ahlaki olgunluga ulastik ve nefsimizin esaretinden kurtulup Allah'a kul olmanin hazzina erdik.

Oruç bize irademizin ne kadar saglam oldugunu gösterdi. Normal zamanlarda gün içerisinde defalarca gida ve içecek aldigimiz halde Ramazan’da Allah’a olan saygimizdan, aksam ezani okunmadan elimizi sofraya götürmeyi aklimizin ucundan geçirmedik. Demek ki oruç bizi nefsimizin esaretinden kurtariyor, bizi özgürlestiriyor. Bundan sonraki hayatimizda da bu güzel nimete sahip çikmaliyiz. Bir kez daha nefsimizin esiri olmamaliyiz. Allah’in kullugunda hürriyetimizi aramaliyiz.

Sofraya çoluk çocukla beraber oturduk… Iftar vakti ayni zamanda bir sevinç vaktidir, nefse ve seytana galip gelmenin imtihani kazanmis olmanin sevinci, Reyyan cennetine girebilmenin sevinci, çocuklarin balkondan pencereden, minarenin isiklari yandi, ezan okundu, civiltilarinin sevinci. Özetle maddi ve manevi sevincin iç dünyamizi huzurla kapladigi bir zaman dilimini yasadik, devam ettirelim!

DAIMA HUZURDA OLMAK: MURAKABE
ABDULLAH TAHA ORHAN-KÜBRA ORHAN

Tasavvuf, Allah’in yeryüzünde halife kildigi insani, insan-i kâmil olma hedefine ulasmaya hazirlayan bir disiplindir. Öte yandan insan, gerek yaratilisi geregi sahip oldugu bazi özellikleri yanlis sekillerde kullanarak, gerek seytanin telkin ve vesveselerine kapilarak birtakim olumsuz hal ve davranislar içine girebilmekte, kendisine temiz olarak verilen kalbini ve fitratini kirletebilmekte. Tasavvuf, iste kirlenmis olan kalbin temizlenmesi için çesitli yöntemler kullanmakta, kisinin durumuna göre farkli reçeteler sunmaktadir.

Daima Allah’in kendisini görmekte oldugu suuruyla hareket edip kalbini kontrol etmek manasindaki murakabe de insan-i kâmil olma yolunda ilerleyen kisiye tasavvufun sundugu bu reçeteler arasinda yer almaktadir. Murakabe, kisaca Cibril hadisinde ifade edilen ihsan mertebesine ulasmak anlamina gelmektedir. Tasavvufta bu kavrama oldukça önem verilmistir. Öyle ki murakabe, ‘tasavvuf’ kavraminin tanimlarinda yer alan bir unsur olarak da karsimiza çikabilmektedir.

BILIMIN KAYNAGI VE MÜSLÜMANLAR
ÖMER ASLAN

Kimya ilmine Müslüman ilim adamlari büyük katkilar saglamislardir. Nitekim 8. asirda yasayan Cabir bin Hayyan kimya ilminin kurucusudur. Atomun parçalanabilecegini ifade etmis, kimyevi ilk laboratuvari kurmus ve ilk defa suni hücreyi bulmustur. Yerçekimi kanunlarini ve bugün okullarimizda Levazye, Geylusak ve Newton Kanunlari diye okutulan esaslari ilk defa ortaya koyan yine kendisidir.

Müslümanlarin astronomi ilmine katkilari da yadsinamaz büyüklüktedir. Yerin ekseni ile yörüngesi arasindaki açiyi dogru olarak hesaplayan Ebu Abdullah Muhammed el-Batini bir senenin 365 gün 5 saat 46 dakika ve 22 saniye oldugunu ifade eden muazzam bir bilim adamidir. Bugün hassas ölçü aletleriyle yapilan hesaplama arasindaki fark sadece 2 dakika 24 saniyedir.

Matematik, cebir, analitik, geometri ve logaritma gibi alanlarda Müslüman alimlerinin muazzam hizmetleri olmustur. Matematikte rakam ve onluk (Islam alimlerinin buldugu isim ile asere) dedigimiz sistem, toplama, çikarma, çarpma ve bölme esaslari Müslümanlara aittir. Kimse bugün kalkip da, bugün kullandigimiz rakam ve onluk sistemi eski Yunanlilara aittir, diyemez. Çünkü eski Yunanlilarda altmistan fazla rakam yoktur.

Cebir ilminin kurucusu adindan da anlasildigi gibi el-Cabir adindaki Müslüman bilgindir. Bugün Ingiltere'de ve Almanya'da nesredilen cebir kitaplari Cabir'in ismine izafeten Algebre (el-Gebra) diye isimlendirilmektedir. Yine Newton'a dayandirilan binom formülünü cebir ilmine kazandiran Ömer Hayyam adindaki Müslüman alimidir. KIRKAMBAR
MUSTAFA NEZIHI PESEN

Çagriya uyun ve camiye gidin. En güzel ‘firar’ olsun bu. Camide sizi O karsilayacaktir.

Evvela abdestinizi alin bir sadirvandan. Bilmelisiniz ki abdest organlarinizdan akan her damla suyla birlikte günahlariniz da dökülmekte. Bundandir ki bazi müctehidler abdest suyunun degdigi elbiseyle namaz kilmayi mahzurlu görmüslerdir. Allahü âlem bunu ‘görerek’ böyle bir hükme varmislardir. Ben bunu Erenköy’de, bir sadirvanda yolun bir erinden duydugumda öyle ürpermistim ki…

Iç avluda mütevazi bir yigit gibi yavas yavas yürüyün. Yürüyüsünüz telassiz olsun. Padisahin huzuruna çikacaksiniz. Gösteristen hoslanmayan Padisah dikkatsizlikten de hoslanmaz.

Çikarin ayakkabilarinizi. Çikarin o dünya yorgunlugunu. Kovalamacayi bitirin. Ayaklariniza inen ‘kara sulari’ durdurun. Sebepleri, kullari, zalimleri gözümüzde çok büyüttük belki de. Simdi O’nun kapisinin tokmagina dokunma vakti. Simdi girelim oradan içeri O’nun ismiyle, O’nunla. O’nun sözleriyle, O’nunla O’na bir yolculuk olsun bu.

‘Fefirru ilallah’ nidasina uyup kaçmaliyiz yarattiklarindan O’na. Nefsimizin kabarip kabarip kendini, isteklerini mesrulastirmasindan. Bitmeyen hesaplarin agirligindan Allah’a kaçalim. O kapidan girerken her tür dünyevi hesap defterini bir dürebilsek… Ah! Oradan iki büklüm girebilsek.

SU HAYATTIR!
KEMAL ÖZER

Sudan degerli olan tek sey yine bir su olan zemzemdir. Zemzem ise sadece Müslümanlar için Allah’in özel bir nimetidir. Resulullah, zemzemle ilgili olarak, “Zemzem suyu ne maksatla içilirse o maksatla faydalidir." (Ibn Mace, 78/3061) buyuruyor. En saglikli, en besleyici üstelik en uygun isidaki sudur zemzem. Zemzemin içerik degerleri insan bedeninin ihtiyaç duydugu minerallerin hemen hepsine tam da ihtiyaç duyulan oranlarda sahip! Ayrica içinde biyolojik, kimyasal ve radyolojik kirleticiler de yok. Ilginçtir ki zemzem kuyusundan ne kadar su çekilirse çekilsin su eksilmiyor. Kuyusunda da yosun olusmuyor. Hem içerdigi mineraller hem tayyib olma özelligi hem de pH dengesi açisindan insan bedeni için en ideal sudur, zemzem. Hac veya umreye gidenlerin zemzem haricinde su içmeleri olsa olsa cehalet ve nasipsizliktir.

Insan bedeninin su ihtiyaci kilo, ortam isisi, çalisma ortam ve temposuna ile yenilen yemek miktarina göre degisir. Çok yiyen insanlarin daha fazla suya ihtiyaçlari olacaktir. Vücudun su ihtiyaci, su disinda hiçbir sivi ile karsilanamaz. Bu nedenle her zaman yeteri kadar su alinmasi gerekir. Içilecek su, musluk suyu ise klorsuz oldugundan emin olunmalidir. Zira klor beden için oldukça zararli hatta birçok rahatsizliga yol açan toksik bir maddedir. Klor sadece sudaki biyolojik kirliligi yok etmez ayni zamanda bizim fizyolojimize yani biyolojik yapimiza da zarar verir. Suyun ozonlanmasi zaman zaman benzer riskler tasir.

(Yazilarin tamami Ilim ve Irfan dergisi Agustos (2014) sayisinda.) ILIM VE IRFAN AILEMIZ EKI

OKUL DÖNEMI YAKLASIYOR, HAZIR MIYIZ?
CESUR KÜÇÜK

Ramazan ayi bitti. Büyük çocuklar sicaklara ragmen oruçlarini tuttular. Yasi biraz küçük olanlar tekne oruçlari tuttu. Ögleden sonra açlik ve susuzluk bastirinca annelerine biraz nazlanarak açtilar tekne oruçlarini. Iftar sofrasinda hep bir arada oldu aileler. Sahurun bereketini yasadi. Çocuklar mahmur gözlerle uyandi bazen sahura. Gece vakti yenilen yemegi anlamaya çalisti.

Bayram geçti. Ev ev gezdi çocuklar. Seker topladi. Bayramlasti. Akrabalar bulustu. Uzun zamandir görüsemeyen akrabalar ve çocuklari yaz tatiliyle bayramin birlesmesi firsatini kaçirmadi. Hasretler giderildi.

Yaz kurslari doldu tasti. Camilere sigmadi çocuklar. Öglen namazlarinda cemaatle kaynasti. Camilerin serin avlusunda oyunlar oynadi. Haylazlik yapip çalismayanlar alfabeyi geçmekte biraz zorlandi belki ama tüm çocuklar Kur'an okumayi ögrendi.

Okul yaklasiyor. Tatilin yaridan fazlasi bitti. Yaz tatili için ögretmenimizin verdigi kitaplara daha sik bakmanin zamani geldi. Ramazan, tatil, bayram derken belki ihmal ettik dersleri ama üzerindeki külleri hafifçe silkeleyince bilgiler yeniden meydana çikti.

Bol bol kitap okuduk mu yaz ayinda? Agaç gölgelerinde, çardaklarda, evimizde. Kitap en iyi yaz arkadasimiz oldu mu? Bu sorunun cevabi önemli. En azindan haftada bir kitap bitirmek önemli.

HANGI YASA, NASIL OYUNCAK?
ESRA KÜÇÜK

Çocuklara oyuncak alirken nelere dikkat ederiz? Genellikle bolca reklami yapilan, rengarenk, onlarin sevecegini düsündügümüz seyler dikkatimizi çeker. Oysa bir çocuk için oyuncak sadece oyuncak demek degildir. Çocuk oyun oynarken gelisir, kurallar ögrenir, iç dinamiklerini saglamlastirir. Onun için seçecegimiz oyuncaklar da tüm bu gelisimleri destekler nitelikte olmalidir.

Ayrica her yas çocugu için seçilecek oyuncak farkli olmalidir. Yastan yasa çocuklarin ihtiyaçlari ve gereksinimleri farklilasir. Bunu iyi gözlemleyip çocugun ihtiyaçlarini tam karsilayamaz isek, saglikli gelisimini engelleyebiliriz. Peki nasil olmalidir yaslara göre oyuncak seçimi?

DIKKATIMIZ DAGILINCA BIZ DE DAGILIYORUZ
ZEYNEP TEMIZER ATALAR

Dikkat daginikligi, günümüzün en popüler zorluklarindan biri oldu maalesef. Artik çocuklarin büyük bir kismi hem okulda ögretmenlerini dinlemekte zorlaniyor hem de evde ödevlerini yapmakta… Sürekli uçusan zihinlerini toparlayip, “Ögretmenim ne demisti, benden ne istemisti?” gibi sorulara cevap bulamiyorlar.

Peki, bu zihinler neden uçusur?
Bunun temelde iki kaynagi olabilir. Bunlardan bir tanesi, sorunun, organik bir temele dayanmasidir. Yani beyinde az ya da fazla salgilanan enzimler, hormonlar ya da benzeri kimyasallardan kaynaklanmasidir. Bu durumda gerekli bazi testler yapilip, bir doktor kontrolünde çocuga ilaç destegi verilebilir. Ama bu tek basina, çogu zaman yeterli olmaz. Neden mi? Bu sorunun cevabi, böyle bir zorlugun neden olustuguna dair verecegimiz ikinci cevapla da çok alakali…

ÇITIPIT GÜNLER
BETÜL NURATA

Bayram evimize iki kere gelirse Nasil mi? Abim bir kalbi oldugunu hatirladi ve “Alooo, bayramda geliyorum Çitipitim!” dedi. Benim canim abim. Sonunda dogru yolu buldu demek. Bunlari içimden söyledim tabiiki. Buyrun bekleriz sayin abicim, deyip telefonu anneme uzattim. Odama kosup yatagimin üzerinde üç kez, bes kez, belki on bes kez zipladim. Pesinden de yere inip iki takla attim. Baktim yetmiyor, iki takla daha. Ablam gözlerini kaydirarak neler oldugunu sordu. Uzun süredir beni böyle neseli görmemismis. Basimi geriye atip saçlarimi düzelttim: Hiiç. Ben her zaman neseliyimdir ki.

Abimin aradigini anladi tabii. Annem içeriden yavruuum, caniiim, senin sevdigin böregi yaparim diye bagira bagira konusmasa zor anlardi bence.

(Yazilarin tamami Ilim ve Irfan dergisi Agustos (2014) sayisi AILEMIZ ekinde.)

Muhterem Müslümanlar, sahabe-i kiramdan rivayet edildigine göre Ramazan-i serif yaklastiginda...

Mübarek Ramazan ayinin gölgesi üzerimize düstü. Çok sükür yeniden ulasiyoruz bir kutlu zaman dilimine....

Ilim ve Irfan dergisinin Mart 2024 sayisi Ramazan dosyasiyla çikti....

IRFAN BASIM YAYIN DAGITIM SAN. VE TIC. LTD. STI.
Zafer Mahallesi Kurultay Sokak No:1/6 Yenibosna | Bahçelievler / Istanbul | Telefon: 0(212) 694 98 98
Copyright © 2012-2016